1 Ekim 2014 Çarşamba

III. MBMTR

 Aslında normal şartlarda farklı bir konuda yazmam gerekti. Ama bu yazıları genelde yaşadığım olaylar üzerinden yazdığım için bunu araya eklemek istedim. Bir de bu yazıya öğlen saatlerinde başlamış olsam da tamamlamam yol vb. nedenlerden dolayı şimdiyi buldu.

Geçen hafta sonu MBMTR için İstanbul’a gittiğimi yazmıştım. Normal şartlarda buradan yazar mıyım yazmaz mıyım diye düşünürken(çünkü geçen sefer yazmamıştım) yazmaya karar verdim.
Yazılarımdan alışılageldiği üzere yine derinlemesine uzun yazacağım yani. Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama sanırsam II. MBMTR’nin sonundan başlamakta fayda var.

II. MBMTR’den sonra yeniden gitmek için sabırsızlıkla beklemeye başlamıştım. Nedeni ise oradaki ortam ve arkadaşlıklardı. Ancak organizasyonun ertelenmesi bu konuda belli karışıklıklar da çıkarmadı değil doğrusu.

Dürüst olmam gerekirse geçen seferki kadar çalışmama gerek olmadığını bildiğim için çok da derin araştırma yapmadım. Pek de sıkıntı çıkmadı.

Açıkçası geçen seferki gece yolculuklarından sonra gece yolculuk yapmayı beklerden sabah 10’da otobüse bineceğim gerçeğini tuhaf karşıladım doğrusu. Ayırca otele çalışmalardan bir gün önce gitmek de mutlu etti tabi.

Geçen seferki yorgunluğu hatırlıyorum ve hatırlamak istemiyorum.

Bu sabah yolcuğu için bazı şeyleri(Dershane sınavı) öne çekmek gerekti. Bu da sinir bozucu bir durum oldu. Ama buna değeceğini bildiğim için pek de takmadım.

Yolculukta yerin karışması sonucu ayakta kalmak gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımı düşünürsem pek den sakin bir yolculuk olmadı diyebilirim. Otobüs yolculuğu işte. Ama o yolculuktaki deniz otobüsü kısmı her daim güzel.

İstanbul’a vardıktan sonra Dudullu’da otele gidecek servisi bekledik. Orada hafif hafif başlayan yağmur otele gidince gerçek yüzünü gösterdi. Otele yerleşme falan derken akşam yemeği(ne kadar otel beş yıldızlı olsa da geçen seferki yakın dostumuz Subway’in sandviçleri yine bizi karşılıyordu) sonrası maç keyfi yaptık. Maçlar istediğimiz gibi gidince keyfimize denecek yoktu doğrusu. 

Sonrasında ise geceyi eğlenerek geçirdik. Tıpkı diğer geceler gibi. Normalde 2 kişili olan ama bizim için 4 kişilik yapılmış odada bu sayıdan kat kat daha fazla kişiyle bulunmak eğlenceyi arttırdı. Bu arada otel harbiden güzeldi.

Servislerle ilgili her zaman tuhaf şeyler yaşayan biri olarak ben yine bundan kurtulamadım. Bu sefer de hostes(ya da host diyelim) koltuğunda seyahat ettim. Yağmurdan dolayı oluşan(bazen de aracın klimasından) buğulu hava yüzünden fotoğraf çekmek bazen imkansız hale geldi. Ama yine belli yerleri çekmeyi başardım. Bu arada fotoğraf demişken; yine manzara fotoğrafı çektim bol bol. Kendimin içinde olduğu fotoğrafları çekmeyi sevmiyorum nedense. Ama beni çeken birçok kişi olduğu için o fotoğrafları toparlayacağım. Onu buradan yayınlar mıyım bilmiyorum. Çünkü herkes paylaştı onları.

İlk gün sabah açılıştan sonra konsey ve komitelere geçildi her şey yeniden başladı. İlk alıştırmalar kendini tanıtmalar derken ilk oturum bitti ve ikinci oturuma geçildi. Açıkçası önergemizi hazırlamak zor oldu. Bazen tartışma yoruyor başka yerde muhabbet ediyorduk. Bunun yanı sıra ilk günde önergelerin bitmesi gerektiği için bayağı uğraştık.

İkinci gün sabah da bir alıştırma(o sırada bayağı gerildim) olduktan sonra önergeleri tartışmaya geçtik. Önergelerin tartışılması konusundaki acımasızlık rahatsız ediciydi. Sadece onun yüzünden önerge geçmedi. Ama hazırlanan dört önergeden sadece bir tanesinin geçtiğini düşünürsek bu durum normal karşılanabilir bence.Bu arada ilk defa üzerinde emek harcadığım bir önerge geçemedi.
Üçüncü günde bundan farksızdı. Son tartışmalar yapıldı. Sonrası kapanış töreni, yolculuk vs.
Tabi ki üç gün boyunca sadece buları yapmış olacağım/olacağımız düşünülemezdi. Dedikodu kutuları, boğaz turu, yemekler, orada oluşan güzel ortam ve daha fazlası. Konuşma yapmadığım ve süre sınırlaması olmadığı için tek tek girmekte sakınca görmüyorum.

Dedikodu kutuları bu tip etkinliklerin eğlence kaynaklarından biri olduğu için vazgeçilmezdir. Geçen sefer hakkımda bir şey yazılmamıştı ama bu sefer hatrı sayılır bir dedikodu yapıldı hakkımda. En büyük sorun ise hızlı konuşmam. Genelde hızlı hareket eden biri olduğum için ve bu yüzden hızlı konuşmam herkes tarafından rahat anlaşılır çünkü buna alışmıştır herkes. Buna karşın yeni bir ortamda bu kadar hızlı konuşmamın adam akıllı anlaşılamaması doğal karşılanır bir durumdu benim için. Ama böyle şeyleri kafama çok taktığım için rahatsız olmadım da değil. Hakkımda yazılanlara örnek vermek gerekirse “Endonezya alt yazı geç lütfen”, “Endonezya delegesi o kadar hızlı konuştu ki bir an dilinden alevler çıkacak sandım”, “Endonezya delegesi akıllısın ama biraz yavaş”. Bunun yanı sıra bu tip bir etkinliğe 3. kez(MBM için 2) katılmama rağmen ilk defa kürsü konuşmasını burada yapmam, daha doğrusu yapmaya çalışmam da tuhaf oldu. Soru sorarken ne kadar seri ve düzgün konuşuyorsam kürsüde o kadar yavaş ve anlaşılmaz konuşuyordum. Hala acaba kimse beni anlamadı diye mi soru sordular diye düşünüyorum. O yüzden kürsüde kötü olduğuma dair eleştirilere hak veriyorum.

Dedikodu kutularında geçen diğer muhabbetler daha çok idari personele yönelikti. II. MBMTR’de başım bu yüzden belaya girdiği için tercihen o konuda yazmadım. Ama bayağı yazan vardı. Akrostişler akıyordu. Bu konuya tekrar değineceğim. Onun dışında bazıları bayağı derin iç dökme ve hakaret etme üzerineydi. Genç Öngörü Derneği Başkanı’nın bizim konseye başkanlık yaptığı sırada okuduğu bir dedikodu sert görünümünün altındaki romantik insanı ortaya koyuyordu. Ayırca başkan ve başkanvekillerimize yoğun bir sevgi akını da söz konusuydu.

Boğaz Turu her zamanki gibiydi. Beşiktaş’tan başlayıp Ortaköy Cami’ye belli bir mesafe yakınlığa kadar geldi orada bekledi geri döndü. Ben de bol bol fotoğraf çekme imkanı buldum. Geçen sefer restorasyon olduğu için çekememiş olduğum Ortaköy Cami’yi(İstanbul deyince aklıma birçok yerden daha önce gelir) çekmek güzel oldu. Ayrıca Boğaz köprüsünün altına ışıkla yazdırarak evlenme teklifine rastlamamız hoştu. Ama bunun rutinleşmiş bir şey olduğunu öğrenmek moralimi bozmadı değil. Boğaz Turu deyince müzik ve dans olmazsa olmaz tabi. Ne kadar normal şartlara göre çok daha fazla dans etmiş olsam da hayır, hala dans etmek bana göre değil diye düşünüyorum. Bir de İstanbul’da rüzgar olmayınca havanın güzel olabileceğini gördüm.

Yemekler her zamanki gibiydi diyebilirim. En büyük yoldaşımız Subway’in sandviçleri oldu. Otelde bile onu yedik. İkinci pizza getirdiler. Ama bayağı arttı(Ki bu hoş olmadı). Onu dışında açık büfe ve etkinlik alanındaki kahvaltı ikramı güzeldi. Her fırsatta yararlanmaya çalıştım. Tadı bence böyle daha güzel çıkıyor. ama bu sefer birçok kişinin midesinin bozulması kötü oldu. Boğaz turu sırasında McDonalds getirdiler ama geçen seferki kumpanya gelirse de olurdu hani.

Ortam. Geçen seferki gibi her delegasyon arası bir koltuk olmadığı için(öyle olsa salona sığmazdık) daha samimi bir ortam oluştu. Biraz da herkes kaynaşmaya meyilliydi. Herkesi tek tek sayardım ama yazılacak çok isim var. Sonuç olarak burada güzel anılar bıraktık. Ya da aklımızın belli bir köşesine kazıdık bunları. Bunu bu kadar kısa anlatmak üzücü ama hem yazı uzun oldu hem de hala yazacaklarım var.

Etkinlik sırasında belli tuhaf olaylar da yaşandı. Her önerge sonuna eklenen madde üzerinden tartışma çıkması gibi. Düşen görevliler, pencereden salona gelen diğer görevliler, taklitler, tartışma sırasındaki komik muhabbetler. Ya da Boğaz Turu öncesi Beşiktaş Belediye Başkanı ile karşılaşmamız gibi. Bazen de sıkıcı gereksiz tartışmalar da vardı. Fiil tartışması gibi. Bazı savunmalardaysa bireyin psikolojisi hiç önemsemediği için beni delirtti. İki seferde de konuşma fırsatı yakalayamadığım için daha da gerildim. Eğer konuşsaydım ya da soruyu sorsaydım çok sert konuşacaktım. Bir de 2. günün gecesinde otelin dışından bir şeyler aldıktan sonra geri dönerken benim yüzümden yanlış yere girip o an başlayan kuvvetli yağmura yakanlandığımız için kendimi kötü hissetmiyor değilim.

Bu etkinliği benim için unutulmaz yapanlardan biri hiç şüphesiz kapanış konuşması için seçilen delegelerden biri olmamdı. Öz eleştiri yapmam gerekirse konuşma kötünün iyisi ile fena değil arasındaydı. Konuşmayı her zamanki gibi(yazıdan anlaşılıyor bence) uzun tutmam bazı konularda biraz fazla durmam, bazen kelimeyi toparlayamamam, bazen de dediğimi unutmam tuhaf bir konuşma ortaya çıkardı. Ama bir noktasında yaptığım gaf -ki öyle olduğunu sadece bu yazıdan birkaç saat önce fark ettim- beni şo etti. Konuşmayı paylaşmayı düşündüğüm için şimdilik yazmayacağım be olduğunu. Umarım kimseyi zor duruma düşürmemişimdir. O konuşmayı yakın zamanda paylaşmayı düşünüyorum ama alabileceğim tepkilerden dolayı da korkmuyor değilim. Ama şu da var ki ilk defa kürsü konuşması yaptığım bir organizasyonunun kapanışında herkese karşı konuşmak zor oldu. Neyse ki o sırada çevremde değerli bir grup vardı da facia yaratmadan kurtardım. Süre konusunda uyarı alan tek kişiydim. Ama o uyarı yüzden bütün konuşmadaki dengem dağıldı. Hatrı sayılır bir teşekkür edilecek kısmı atladım.

Sonuç olarak ne kadar eleştirsem de benim için çok önemli bir etkinlikti III. MBMTR. Birçok anı, arkadaşlık, dedikodu, muhabbet, eğlence, macera ve daha aklıma gelmeyen veya yazamadığım birçok değeri taşıdı benim için. Belki de son kez bu tip bir katıldığımı düşündüğümde gayet güzel bir etkinlik oldu. Bana bu kadar uzun yazdıracak kadar önemli ve değerli bir etkinlik. Adam akıllı veda etme fırsatı yakalayamadığım herkese şayet bu yazıyı okuyorlarsa buradan veda etmek istiyorum. Son olarak söylemem gereken bir şey varsa o da burada herkesi ve her şeyi özleyeceğim gerçeğidir. Hiçbir şey unutulmazdı, umarım burada tanıştığım kişilerle yeniden buluşma fırsatını yakalarım. Görüşmek üzere….