Aslına bakacak olursak bu yazıyı yılbaşında yazmak gibi bir planım vardı ama sınavlar, dönem sonu, diğer nedenler vs. araya girince bir ay gecikmeli geldi. Ama geçtiğimiz ay da benim için ilginçti diyebilirim. Kendimi sorgulama açısından özellikle.
Aslında bu yazının birkaç çeşitli varyasyonu oldu. İlki yukarıda yazdığım gibi sadece 2015'e odaklı bir yazı. Ama onu yazmak için bayağı geç kaldım. İkincisi ise 2015+2016'nın girişine dem vurarak ilginçliğini gözler önüne sermek. Düşünce güzeldi belki ama hayatımda ilk defa yazmayı planladığım şeyi yazamadım. Daha doğrusu planladığımdan daha farklı gitti her şey. Ben olayları yazayım derken bir anda kendimi sorgulamanın içinde buldum. Baktım yazı böyle olmayacak, değiştireyim dedim. Ortaya böyle bir şey çıktı. Benim bile kafam karıştı. Bu yüzden başlık bile bulurken zorlandım. Neyse daha fazla uzatmadan yazıya geçeyim en iyisi.
Aslında 2015'in yarısını daha önce anlattım desem yalan olmaz. Ve Sonunda Okul Başlar'ın son bölümünde zaten yılın yarısından çoğunu anlattım. Bakmak ister misiniz bilmem ama o yazının linkini en aşağıya koyarım. O yazıyı yazdığımda okul açılalı daha bir hafta bile olmamıştı. Ama şöyle bir durum var, benim için her şey o haftadan sonra başladı. Zaten doğal olan da bu değil midir?
O yazıda atladığım bir ayrıntı 2015 hakkında. Aslında atlamadım, konu ilişkili değildi sadece. Konu Eshot(evet yine). 2. kez yine 29 Haziran'da Eshot ile ilgili yazmıştım. Önemli değil ama atlamadan da geçemedim. Ne kadar o yazının sonunda 2 sene Eshot hakkında yazmak istemiyorum desem de bu sene de yazacağım. Aslında yazmak istemiyorum ama Eshot öyle kararlar alıp öyle değişiklikler yapıyor ki yazmadan duramıyorum. Bazen ben bile neyin kafasını yaşadığımı sorguluyorum. Ama sonuç olarak eğleniyorum.
Aynı yazıya defalarca kez atıfta bulunuyorum ama o yazıda lise bahçesinde Amerikan Futbolu oynamayı denediğimizi söylemiştim. Üniversite de belli olunca acaba yapabilir miyim diye düşünerek takip ettim okulun takımını. Sonrasında yazıyı yazdığım gün olsa gerek seçmelere kayıt oldum ve hata sonu seçmelere gittim. Tam olmaz, seçilmem derken de seçildim(Bu arada seçmeler zevkli olsa da nasıl ham kalmışsam bir hafta ağrıyla gezdim seçmelerden sonra). Ve böyle ilk hafta bitmeden ilk faaliyete girişmiş oldum. Böyle dediğime bakmayın. Aslında üniversiteye başlangıç bayağı ilginç oldu benim için. Biraz tanıdık oldu benim için. Belki de bayağı tanıdık.
Tanıdık doğru kelime mi bilmem ama benim için lise başlangıcına benzer bir durum söz konusuydu. İkisinin de bayağı benzer yönleri var. İkisinde de tanıdığım hiç kimseyle aynı okulda değildim. İkisinde de benzer şekilde çevre kurdum. Elbette ki sınıf mevcudu ve olaylar farklı ama bu açıdan aynı şekilde olması beni bir düşündürdü. Dejavu gibi değil ama yine de kafam bir geriye gitti doğrusu.
Okulun ilk günü gittiğime pişman olduğumu da yazmam lazım. Bilseydim ders falan işlenmeyeceğini, eski okuluma giderdim. Hem orada arkadaşlarımı görürdüm. Doğrusu bizim okul ilk ve orta dereceli okullardan iki hafta sonra açılıyor ama bu sene Kurban Bayramı'ndan dolayı aynı anda açıldılar. İlk dönem sonu ve ikinci dönem başının aynı tarihlerde olması ben ne zaman ziyarete gideceğim sorusunu aklıma getirdi. Bir yolunu bulurum herhalde.
Öte yandan derslerin başlamasıyla nasıl bir durum ile karşı karşıya kaldığımı da anlamış oldum. Üniversite öncesi ders kitaplarını ne kadar önemsemediysem(ilkokul 3'ten itibaren aslında) üniversitede o kadar önemsemem gerektiğini fark ettim. Öteki türlü ders dinleyip not tutmak özellikle bazı derslerde işkenceye dönüşebiliyor. Normalde çok fazla not tutan biri olarak bile bayağı zorlanıyorum. Kitabı alınca, kitaptan ilgili kısmın altını çizip etrafına not almanın daha pratik olduğunu görsem de bu sefer -derste sıkıldığımdan mıdır nedir- uykum geliyor. Ben de anlamadım durumu.
Derslerin içeriği ve işlenişi ise eğlenceli. Kimi zaman espriler havada uçuşuyor, kimi zaman garip olaylar yaşanıyor, kimi zaman da forum ortamı oluşuyor. Sınıfı bilmem ama ben eğlenebiliyorum. Konuların günlük hayatı da ilgilendirmesi etkili olsa gerek. Tercih dönemine kadar hukuk düşünmeyen ben için güzel bir durum. Bu kısmı yazma amacım ilk bakışta okulumu övmek gibi görünse de aslında bu güzel durumu anlatmaktı.
Etkinliklere katılma konusunda pek bir şey yaptığım söylenemez çünkü haftada 3 kere antrenmana gidiyorum. Kendime de vakit ayırmak isteyince biraz arka plana ittim bunları. Senin gibi etkinlik adamı nasıl boş duru demeyin. İlk defa bulunduğum bir yerde her şeye direkt atılmak bazen kötü sonuçlar doğurabilir. Zaten boş olduğum da söylenemez. Öte yandan lise başlangıcına benzer bir başlangıç yaptığımı söylemiştim. Yani liseye başladığımda da her etkinlikte yoktum. Yavaş yavaş ilgi alanlarıma göre yöneleceğim ben de. Bu konuda neler olacağını da merak etmiyor da değilim.
Okulun olduğu yerde sınavın olmaması da düşünülemez tabi ki. Sınav döneminin tam ortasında yeni yıla girmek de mükemmeldi(!) bu arada. Tatilde çalışmak keyfinin doruklarına erişme şansına eriştim. Ortak sınav olduğu için tüm sınavlar, sınav sonrası Themis heykelinin orada toplanmak bir çeşit adet oldu. Acısıyla tatlısıyla onları da atlatıp en sonunda tatile girebildim.
Atladığım bir-iki şey var arada olan. Bunlardan biri takımla birlikte maçlara çıkmaktı. İstanbul'a deplasmana gitmek zevkliydi kesinlikle. Bir de ev sahibi olduğumuz maçlarda saha çizimi vardı(Maç sonrası düzenlemek de cabası). Ama maç kazanılınca hepsine değiyor(Geçen hafta sonu bir kez daha kazandık). Bu arada bu sporun gerçekten düşünüldüğünden farklı olduğunu gördüm. Öyle hart hurt oynanmıyormuş. Bir sporu öğrenmek için en iyi yol oynamak. Şanslıyım ki bu şansa eriştim. İmkan olsa daha farklı sporları da yapmak isterdim. Bir de arada paylaşmıştım zaten az kalsın parmağımı kırıyordum diye. Aynı yerden aynı sakatlığı yine yaşadım geçen haftasonu. Neyse konu dışına çıkmadan döneyim en iyisi.
Diğeri de Hukuk-Sanat Şenliği kapsamındaki konser. Normalde bu tip etkinliklerin içinde olurum -ki Tınaztepe Fen-Edebiyat'a ne zaman gittiysem(mezuniyet dahil) hepsinde bir iş yaptım- ama bu sefer izleyici olarak gittim ve 11. sınıfta yürüyeceğim derken kurtulduğum yolu yürüme imkanı da yakaladım. Bu Tınaztepe Yerleşkesi'ni bir kez daha sorgulamaya yöneltti(Neyse ki bizim fakülte taşınınca yerleşke girişine yakın olacak). Biraz uzun sürdü ama güzeldi. Konser müzik derken aklıma mikrofon geldi nedense. Aklıma mikrofon gelmesinin en büyük nedeni o kadar sene lisede konferans salonunda iş yaptıktan sonra üniversitede amfinin mikrofonu ile uğraşmamdı. İlk dönem için öyle sorunlar sesler ve cızırtılarla karşılaştım ki bu nasıl oluyor diye kendi kendime düşündüm. Daha önce karşılaşmadığım şeylerdi. Bir de ben ne zaman test yapsam sorun olmuyordu ama hocalar çok garip sorunlarla karşılaşıyorlardı(Cızırtı ve elektrik çarpması gibi). Ama sorun sistemden öte hoparlörlerin yerleşiminden kaynaklı olmalı ki hala bir çözüm bulunamadı. Umarım Tınaztepe'ye taşınınca bu sorun da çözülür.
*Yazının bu kısmına sonuç bölümü bağlasaydım ve bunu yılbaşına yakın bir tarihte yapsaydım yazının ilk hali ile yayınlama fırsatına erişmiş olurdum. Ama aradan bir ay geçince bu imkan ortadan kalktı benim için. Son dönemde yaşadıklarıma bir yeniden bakınca yazının ikinci kısmını değiştirmek zorunda kaldım.
2016'ya giriş değil de aslında hayatımın son dönemi bir garip işliyor bu aralar. Üniversite başlangıcının benim için liseye benzemesi bir örnek buna. Ama benim için bu garipliğin çok da iyi işlediğini söyleyemeyeceğim. Son dönemde yaşadığım en büyük sorun zihnimin yorulmuş olması. Çok mu fazla şey yapıyorum bilmiyorum ama sanki eskiye göre çok daha fazla şey yapıyormuş gibi hissediyorum. Hiç değilse benim için alıştığım birçok düzen değişti.
Belki de bunun sebebi zihnimi tam manasıyla boşaltamamam(Üniversite sınavına çalışmaya başladığım dönemden beri böyle bir girişimde bulunma fırsatım olmadı). Ama hayatım boyunca hiç yaşamadığım sorunlarla karşılaşıyor olmak bana burada asıl ilginç gelen. Hayatımın çehresi bir anda tepetaklak olduğu için belki de bu kadar gözüme battı. Bunun da en güzel örneği hayatım boyunca baş ağrısı çekmemiş olan bendenizin baş ağrısı çekmesi. Bunun dışında bazı şeyleri çabucak unutur hale geldim. Normalde birçok şeyi rahat hatırlarım. Bu yüzden benim için rahatsız edici bir durum.
Her şey bir yana 2016'da ilginç(bazıları çok amaçsızdı) ve üzücü olaylar olmadı değil. Vefat haberleri, ülke gündemi derken her şey benim için biraz yorucu hale gelmeye başladı ve sanki çok fazla şey olmuş gibi hisse kapıldım.
Konu dışına çıkacağım ama üzücü olaylarla ilgili şunu söylemeden geçemeyeceğim. Art arda o kadar çok olay oldu ki artık hiçbir şey yazmak istemez hale geldim. Facebook'tan öte daha çok Twitter'da paylaşım yapan biri olarak Twitter'da günler boyunca yazmadığım dönemler oldu. Benim Twitter'ı kullanma amacım her zaman garip bulduğum, ilgi çekici olayları paylaşmaktır. Bu yüzden böyle olayların olduğu dönemde yazmıyorum genelde. Yaptığım doğru değil biliyorum ama günü gelip geriye bakmak istediğimde güzel şeyleri görmek istemenin de benim için bir hak olduğunu düşünüyorum.
Bu sefer son kısmı yazarken biraz farklı bir yol işlemem gerekiyor. Yazının ilk kısmı(yıldız ile paragraftan öncesi) kesinlike benim yazabileceğim tipik bir yazı. Bu açıdan sorun yok ama yıldız ile başlayan paragraftan itibarenki kısım benim için gerçekten ilginç oldu. Aslında yaptığım gene olanları anlatmaktı. Ama bunu farklı kılan ise onu bu hale getirirken 2-3 defa o kısmı tamamen değiştirmek zorunda kalmam. Bunu en yukarılarda yazdığım gibi pek alışık olduğum bir durum değil. Normalde yazıyı planladığım gibi yazarım. Ama bu sefer bazı şeyleri yazarken fark etmem beni buna itti. Bu yüzden bu yazı benim için ilginç bir anı olarak aklıma kazındı. Yazıyı 3 saattir yazmaya çalışıyorum ve bunun yarısından çoğu o ikinci kısım için. Halimi siz düşünün. Biliyorum yazmak zorunda değilim ve okuyan bir elin parmaklarını geçmiyor, kimisi bir bakıyor ve okumaktan vazgeçiyor ama ben yine de yazarken eğleniyorum ve bir şekilde kafamı dağıtıyorum. Birçok yazıda olduğu gibi bu yazıyı da okuduysanız helal olsun. Bunun için ne kadar teşekkür etsem az. Hele ki bunun gibi sonuç kısmındaki mesajın bile ne olduğu, anlatım bütünlüğü zayıf olduğu bir yazıyı okuduğunuzu düşünürsek.
Son olarak 2015'in yarısını anlattığım yazının linkini de burada:
VE SONUNDA OKUL BAŞLAR (Son Bölüm - 12. Sınıf ve Mezuniyet):
http://deliliktir.blogspot.com.tr/2015/10/ve-sonunda-okul-baslar-son-bolum-12-snf.html