24 Ağustos 2016 Çarşamba

Özelden Devlete (İdi) Bölüm 3

Kuvvetle muhtemel bu konuya ilişkin yazacağım son yazı olacak. Malum YÖK tercih kararında ısrarcı kaldı. Dün öğleden sonra da tercihler resmen başladı. Aslında daha önce yazmak aklımda vardı ama hem vaktim hem de yeterli bilgim yoktu durumla ilgili.

Öncelikle haftanın en başta sevindirip sonra şaşırtan haberine gelecek olursak, Gediz ve İzmir Üniversiteleri'nin kamulaştırılması kararı alındı. Buna göre Gediz Üniversitesi Bakırçay, İzmir Üniversitesi ise İzmir Demokrasi Üniversitesi adını aldı. Tam böyle güzel, diğerleri de böyle olsun derken eski öğrencilerin yine tercih yapacağı açıklandı(O zaman niye açtılar diye düşünüyor insan?). Söz konusu yeni iki üniversite 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren eğitime başlayacak.

Şu noktada diğer üniversiteler de kamulaştırılmadığı için öğrencilerin alınmaması mantıklı olarak yorumlanabilir. Ancak iki tanesi kamulaştırılabiliyorsa, diğerleri de kamulaştırılabilirdi ve bu sayede eski öğrencilerin hepsi okullarına dönebilirdi. Kendi önerimi anlatmıştım, kademeli olarak öğrenciler mezun edilip okul kapanmalı demiştim çünkü, ülkede zaten çok fazla üniversite var, azalması daha iyi olabilirdi. Bu noktada kafaya takılan başka bir soru neden iki üniversite de İzmir'den olduğuydu. Ne kadar İstanbul'da da 3 üniversite kapanmış olsa da İstanbul'da zibilyon tane üniversite olduğu için 3 üniversite etkilemezken, 9 üniversiteye sahip İzmir için 3 gerçekten de büyük bir rakam. Bundan dolayı bu tip bir hamle yapıldı bence. Ama'da kalıyor her şey işte.

İşe başka bir noktadan daha bakalım. Söz konusu kapatılan üç üniversiteyi tercih edecek öğrenciler de vardı. Onlar daha farklı tercihler yapmak zorunda kalıp çoğunluğu şehir dışına çıktı. İki üniversitenin kamulaştırılması kararı daha erken uygulamaya sokulup, 2016 yılında üniversiteye girecek öğrencilerin de yararlanması sağlansaydı onlar da mağdur olmazdı. Bu yüzden İzmir'de kalmak isteyip kalamayan birçok kişi olduğuna eminim. Tekrar tekrar söylüyorum, süreç gerçekten kötü yönetildi. Bunun da sonucunu 65 binden çok daha fazla kişi ödüyor.

YÖK tercihler için tarih verdi ve puan ve yerleştirme kılavuzu yayınladı. Genel olarak her okulun giriş senesindeki kontenjanının üçte birine yakın bir kontenjan oranı belirlenmiş. Pek tabi 65 bin öğrencinin yerleşebileceği kontenjan var ancak puan açısından baktığımızda hepsi tercihle yerleşebilir mi? Bu noktada kafalar karışıyor. Çok fazla senaryo çeşidi var. Ben de kendi okuduğum bölüm üzerinden bir senaryo oluşturdum. Sayıları buradan yazacağım ama aynı şekilde hukuk fakültelerine ilişkin toplu bilgileri aşağıdaki linkteki dosyadan bakabilirsiniz. Üşenmedim hepsini ayıkladım.

2015 yılında söz konusu kapatılan üniversitelerin hukuk bölümlerine giren öğrenci sayısı 935. Bu öğrencilerin 95 tanesi %100, 94 tanesi %50, 182 tanesi %25 ve 564 tanesi ücretli olarak okuyor. Onlar için hazırlanmış tercihlerdeki kontenjan sayısı 4208. Bunların 2612'si devlet üniversitelerinde, 1596'sı özel üniversitelerde. Buraya kadarki kısım tespitti. Şimdi biraz daha ihtimaller üzerinde yoğunlaşalım. Bu kısım fazla karışık.

Şimdi bu son kılavuzda üç üniversitenin hukuk bölümünün hukuk puanı yok. Bunlar Bahçeşehir, Okan ve Maltepe Üniversiteleri. Bu bir kenarda dursun. Öte yandan kapatılan üniversitelerde en kötü puana sahip Zirve Üniversitesi(Ücretli-322-136 kişi). Teoride şöyle bir durum söz konusu. Yukarıdaki üç üniversite adı veya ortamı oldukarı için dolabilir, Puanı Zirve Üniversitesi'ne yakın(ama daha düşük) olan diğer iki üniversitenin -ki bunlar Çağ ve Yeni Yüzyıl üniversiteleri- kontenjanları dolabilir. Kılavuza göre öğrenci hiçbir yere yerleşemezse en düşük puanlı veya puanına en yakın yere atanacak. Burada da kontenjan aşımı söz konusu olacak yani duruma göre. Kontenjan kelimesine takıntılı oldum bu olaylar başladığından ama eğer sizde sınıftaki sıra sayısının öğrencilere yetmediği bir sınıfta olsaydınız bundan neden yakındığımı anlardınız. Bunu da sadece kendi fakültemi düşünerek değil, tüm bölümleri ve fakülteleri düşünerek yazıyorum.

Konuya dönersem, kabul ediyorum ütopik bir senaryo. Sonuç olarak herkes taban puandaki puanı almıyor. Ama taban puana doğru olan potansiyel yığılmaları göz ardı etmemek lazım. Hatalı tercihlerin veya seçilebilecekken seçilmek istenmeyen üniversitelerin daha garip sonuçlara ulaştırma potansiyeli de var. Yine yukarıdaki paragrafın son kısmı ile benzer noktaya varacağım için daha fazla uzatmayacağım bu kısmı.

Ya boşver, özel öğrenci statüsü var millet bir boşluk yakalar 24 tercihte kaçırmak zor demek, buradan kaçış yolu sağlayabilir belki. Ama orada da kontenjan olacak. Ama tercih ile kaç öğrenci gelecek? Özel öğrenci kontenjanı buna göre mi belirlenecek? Sanırsam bu şekilde olacak. Yoksa bu konuda net açıklama olurdu. Kontenjan-tercih=özel öğrenci kontenjanı formülünü kullanalım.

Burada da İzmir senaryosunu devreye sokalım. İzmir'de kapatılan okulların hukuk bölümüne 2015 yılında giren öğrenci sayısı 265. Bunları sadece 14'ü çok çok iyi bir puana sahip. Bu 14 öğrenci dışındaki  hiçbir öğrenci Dokuz Eylül'ü tercih edemeyecek. O 14 öğrencinin çoğu da Dokuz Eylül'ü tercih etmez bence. 4 tanesi geldi desek. Dokuz Eylül'ün kontenjanı oldu size 150. Yaşar ve İzmir Ekonomi üniversitelerinin kontenjanları toplamı 88. Bu ikisinin dolduğunu varsayalım. Şu an boşta kalan öğrenci sayısı 265-88-14= 163. Bunun üstüne İzmir dışından da dönen olabilir. Fazla olmazlar kanımca. Yuvarlatmak adına 2 diyelim onlara da. 5 tanesi İzmir dışına çıktı diyelim(Rakamları çarpıtmıyorum, çok az öğrenci şehir dışından %50 vs. için geliyor). Şu an 10 öğrenci fazlamız var(150 kontenjan 160 öğrenci).

Kılavuz yeni sınıf açılabilir diyor bu durumda. Bu sınıf nereye nasıl açılacak? Dokuz Eylül'e açılırsa trajik olur. Bizim sınıflarımızda 250 kişi var. Açılacak sınıf için avantajlı bir durum yaratır bu. Doğrusu öğrencilerin sınıflara eklenmesinde yeni sınıf açılsın daha iyi. Bunu onları dışlamak adına söylemiyorum, sıra sayısını göz önüne alarak söylüyorum. Formulün yanlış olduğunu düşündüğümüzde daha da arttırılacak kontenjan -olursa öyle olur- o noktada sorun bırakmaz ama kesinlikle yeni sınıf açılmasına neden olur. Diğer üniversitelerde de benzer durum olacaktır muhtemelen.

Bu arada hatırlatırım ben hesabımı sadece hukuk fakültelerini düşünerek yaptım. Kim bilir diğer bölümlerde neler oluşabilir? Bunlara girersem bu yazı değil kitap olur.
Bu konudaki diğer bir soruna gelecek olursak, derslerin saydırılacak olması konusunda geçen yazıda ne diyorsam hala aynısı geçerli. Erasmus ve Farabi'dekileri geçtim, özel statüde okunulan okul ile, yerleşilen okul arasında olabilecek çok çeşitli farklar olursa ne olacak(Bunlara önceki sefer değinmiştim)? Tarihin en ilginç ve bana kalırsa en zorlama uygulaması var karşımızda. Bu noktada kendimi tekrarlayacağım ama daha kolay çözüm varken bu kadar zorlamak niye? İşte zaten insanı geren nokta bu.

Kimi insanlar tercihin kamulaştırmadan daha iyi olduğunu söylüyorlar. Böylece potansiyel fişlenmenin önüne geçilecek. Özel sektör adına söylenen bir şey bu tabi. Yoksa devlet bazında fişleme olacaksa her türlü olur maalesef. Belki bu durumdan dolayı kamulaştırılan üniversitelere eski öğrencileri alınmamıştır. Bu noktada çözüm önerim devletin öğrencilere destek çıktığını gösteren bir açıklama vs.'de bulunup öğrenciler üzerindeki olumsuz izlenimi kaldırmaya yönelik çalışmada bulunması lazım. Söz konusu durumda garip gelebilir ama uygulanırsa başarı oranının yüksek olacağına inanıyorum.

Bu yazıları yazarken sorunun birbir türlü çözümünün olduğunu biliyordum pek tabi ama uygulanacağı açıklanan çözümünün çatlaklarını her gördüğümde burada yanlış bir şey olduğunu düşünerek yazdım bu yazıları. Esasında bu çözüm belli bir kesim öğrencinin gayet ve gayet işine geliyor. Ama kararı istemeyen de büyük bir kesim var. Tabi bunu sadece garantörü istiyorum demek yetmiyor(ki çoğu daha farklı nedenler sürüyor). Sonuç olarak burada hukuksuz bir eylem yok esasında. Ne kadar Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği garantör sistemini öngörse de, 667 sayılı KHK YÖK'e çözüm için her türlü tedbiri alabilme yetkisi veriyor(bu duruma özgü olarak). Bunu göz önüne alırsak YÖK de pek kararından dönmeyecek gibi. Bu yüzden temennim, umarım bu süreç sonunda hiç kimse -ama hiç kimse- mağdur olmaz ve bir nesil katledilmiş olmaz.

Önceki yazınının linki:
http://deliliktir.tumblr.com/post/148792099868/%C3%B6zelden-devlete-idi-b%C3%B6l%C3%BCm-2

Hukuk fakülteleri ile ilgili notlar:
https://drive.google.com/file/d/0Bx8y9QqWAWWnY1diNTRuTTJqbmc/view?usp=sharing

11 Ağustos 2016 Perşembe

Özelden Devlete (İdi) Bölüm 2

Bölüm 2 dememin sebebi YÖK Başkanı'nın bu yeni karar değil önceki karara eklemedir demesinden kaynaklı. YÖK gerçekten garip kararlar alıyor. Dün gece dedikoduları görmüştüm ama resmi açıklamayı bekledim.
Açıklanan kararı özetlemek gerekirse tercih usulü devam edecek. Ama bu sefer söz konusu öğrenciler isterlerse kendi şehirlerindeki üniversitelerin derslerine girebilecekler. Ve bu dersler yerleştikleri üniversiteni dersleri olarak sayılacak. Para ödenmeye devam edecek. Ayrıca salt not ortalaması ile yatay geçiş imkanı getirildi.  
Bu uygulamaya konulursa gerçekten tarihin en ilginç uygulaması olarak tarihe geçer. Tartışmaya açık birçok yanı var. YÖK daha uzun açıklamalar yapsa sanki daha iyi olacak gibi. Hala karışık bir durum var ortada. Bilgi eksikliği bulunması sorun olacak olsa da yine eldeki veriler ışığında durumu değerlendirmeye çalışacağım.
Tercih usulü ile ilgili geçen sefer görüşlerimi söyledim. İyi yanları var ama öğrenciler sadece kendi eğitim gördükleri alanda tercih yapabileceklerse iyi yanını azaltıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki niye bu adam başka yere gitmek istesin. Cevap basit, herkes istediği bölümde okumuyor. Değil 1, yılını 3 yılını heba edenler var istediği bölümde okumak için. Pek tabi buradaki en büyük engel kapasite. O açıdan bu görüşümün garip olduğunu kabul etsem de belli düzenlemeler ile bunun aşılabileceği kanaatindeyim. Bir de tercihlerde kontenjan ne kadar olacak? Daha doğrusu olacak mı? Tercihlerle ilgili şimdiden bir tavsiye şayet karardan geri dönülmezse özel üniversite yazın, yoksa aşağıda anlatacağım gibi durum dengesiz olur. Gelelim karardaki diğer kısma, öğrenci isterse kapatılan okulun bulunduğu ildeki bir üniversitesinin dersine girebilir. Ama dersler yerleştirildiği okulu dersi olarak sayılır. Diploma da aynı şekilde yerleştirilen üniversitenin diploması olacak.
Bu kısım biraz karışık. Birçok öğrencinin isyanının bizi başka yere gönderecekler diyen YÖK, tek derdiniz buysa buyurun imkan demiş. Birçok öğrencinin bu şikayetinin üstünü kapatır gibi görünen bir karar ama görüldüğünden daha karmaşık. Ve de şehir dışından gelen adam için düzenleme düşünülmemiş. Belki o adam buraya gelmek istemiyor. Çok az kişi diye düşünülebilir ama söz konusu özel üniversiteler derece yapan öğrencileri veya başarılı sporcuları da burs vererek kendi şehirlerine getiriyordu. Hadi yüksek puan alan adam yırttı, o her türlü yerleşecek. Diğerleri? 
Hadi geçelim bu kısmı az kişi etkilenecekmiş madem(ki YÖK bir kişi bile mağdur olmayacak demişti). Şimdi akla başka soru geliyor. İnsanlar hangi üniversitede özel öğrenci statüsünde ders alacak? Neye göre seçilecek? Öğrenci mi, yoksa YÖK mü seçecek, kontenjan sınırı olacak mı? Puanı önem taşıyacak mı(sanmam ama)? Bu sorular boş başta. O yüzden uzun açıklama lazım diyorum. Veya bütün öğrenciler tek yere yıkılırsa ne olacak? Bu da var. Örnekten yürüyeceğim, hadi benim fakültemde bir şekilde halledilir yeni bina vs. derken, kapasite sorunu olan bir yerde eğitim almak isterse olacak? Ona göre okullar bize gelin veya gelmeyin mi diyecek?Ona da çözüldü diyelim. 
Ders konusu üzerinde duralım biraz da. Kararın en saçma kısmı burada arkadaşlar. Erasmus'ta, Farabi'de öğrencilere ders denkliği yüzünden can çekiştirirken, burada bunu yapmak ne kadar mantıklı ve de adil olacak? Dahası gideceği ile yerleşeceği okul arasında uçurum varsa ne olacak? Sınava hangisinde girecek? Gittiği okulda girerse ve yerleştiği arasında uçurum varsa bu adam ortalama konusunda haksızlığa uğramış olmayacak mı? Yerleştiğindekine girerse ve gittiği okulun eğitimi iyiyse yerleştiği okuldaki adamlara haksızlık olmayacak mı(kötüyse tam tersi)? Bunun bir de öğretim sistemi boyutu var. Ders geçme sisteminde eğitim veren bir kurumda ders alacak biri, yıllık eğitim veren bir kuruma yerleşmişse nasıl olacak? Bu ihtimalden yola çıkarak ders alacağı yerde sınava girecek diyelim o zaman da yukarıda yazdığım kısma geri dönmüş oluyoruz.Diploma ile ilgili çok bir şey denmemiş ama eski okulunun ile yerleştiği okulun bilgileri yer alacak diyen siteler var. Buna ekleme yaparak şunu sormak istiyorum. Bu adamın eğitim aldığı okul diploma da yer alacak mı? Statü farklılığı yer almasını gerektiriyor. Yoksa ver elini haksızlık. Hadi onu geçtim asıl kısmı unuttum, o kadar sene belli yerde eğitim alıp, başka yerin diplomasını almak ne kadar mantıklı? Bu yüzden birçok kişi yine kendi ilindeki özele yerleşecek tabi ki. En mantıklısı bu yukarıda dediğim gibi ama başka sorun da var. Misal başka bir okulda okuduğu bölüm olmayan adam ne yapacak? Mesele İpek Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı bölümüde okuyan biri ne yapacak? Adam sadece bir-iki üniversiteye gidebilir onlar da(ya da o da) İstanbul'da. Kontenjan sorunu nasıl aşılacak? Yukarıda eğitim için gidilecek okullar gibi okul kontenjan mı açacak? Yoksa belli öğrencilerin ayakta kalmasına mı neden olunacak? Kontenjan sorununun sadece bu konu ile ilgili olmadığını, hali hazırda birçok yerde normal şartlarda da bu sorunla karşı karşıya kaldığını(ki bu sene ben de yaşadım) hatırlatırım.
İlk yazıda kişi sayısının artışını örnekle gösterip, eğitimde çıkarabileceği sorunlar olduğunu yazmıştım. YÖK bana inat yapmış olacak ki(!) bu tip bir karara imza atmış. Hiç değilse kendi binalarında da eğitim şansları olmayacak? Devlet üniversitelerine haksızlık potansiyeli doğmuş olmayacak mı yine? Bu yüzden saçma bir durum var diyorum.
Ayrıca yaz oklunda vb. sebeplerle o okullarda okuyan diğer üniversitelerin öğrencilerinin eğitimi aksatıldı. Ona yapılan haksızlığı kim ödeyecek? Bu da birçok kişinin aklına gelmeyen bir soru olsa gerek.
Yatay geçiş süresinin uzatılması ve salt not ortalaması getirilmesi güzel oldu ama yine kontenjan problemlerine geliyoruz. 65 bin kişi için dar bir çözüm yolu. Hiç değilse tercihler için taban puanları hakkında düzenleme olmayacaksa. Peki çözüm ne? O da basit, geçen sefer söyledim, kendi binasında kalsın. Kime ne zararı var ki?
Ekleme: Yazıdan önce aklımdaydı ama sonra yazmayı unuttum. Öğrenciler vakıf üniversitelerine geçince para ödeyecek ama devlet üniversitesine giderse para ödeyecek mi? Ödeyecekse indirim vs. mi yapılacak? Gerçekten neden böyle bir karar alındı anlamış değilim.
Ayrıca YÖK kendi imajının daha fazla zedelenmemesi adına yeni bir karar almaya çekiniyor ve bu yüzden böyle zorlama bir karar çıkıyor bence. Gerçekten kötü.
E birader, sen de bir şeyi beğenmiyorsun diyebilirsiniz ama en mantıklı yolu önceki yazıda güzelce anlattım. Çözüm bu kadar basitken neden böyle garip kararlar alınıyor diye sorgularım. Yukarısı sadece soru oldu biliyorum ama gerçekten YÖK çok genel bir karar aldı. Soruların bu kadar çok oluşu bunun göstergesi. Tam ve net bir açıklama gerekli.
Bir de neden bu konu üstüne bu kadar yazıyorsun diyebilirsiniz, ona da cevabım var. Söz konusu durum beni de etkileyebilir, haksız durumda birçok kişi var ve bildiğim bir alanda kendi yorumumu katmayı asla esirgemem. Sonuncusunu bilen bilir. Ve bu arada belirtmem gerek genelini bilmem ama en uzun paragraflara sahip yazı bu kesinlikle. 
Yazının boş muhabbet kısmını bırakıp sonuç kısmına gelecek olursam, karar çok belirsiz bir karar. Sadece verilmiş olsun diye verilmiş gibi. Ama bu şekilde olacağı sürece birçok kişi mağdur olacak. Artık yetkili mercilerin bunu görüp buna göre düzenleme yapması gerek? Umarım herkesin memnun olacağı bir karar çıkması dileğiyle.
Son olarak ne kadar bunu yapmayı sevmesem ve istemesem de önceki yazılarımda yazdığım veriler olduğu için önceki yazıların linkini de veriyorum.
İlk Yazı(Özelden Devlete): http://deliliktir.tumblr.com/post/148192410643/%C3%B6zelden-devlete
İkinci Yazı[(Özelden Devlete (İdi)]: http://deliliktir.tumblr.com/post/148497086938/%C3%B6zelden-devlete-idi

5 Ağustos 2016 Cuma

Özelden Devlete (İdi)

Geçtiğimiz hafta kapatılan üniversitelerin hangi devlet üniversitelerine devredileceği açıklanmış ve sonrasında ortalık karışmıştı. Ben de yine bir şeyler yazmıştım(http://deliliktir.tumblr.com/post/148192410643/%C3%B6zelden-devlete) Devlet üniversitelerindeki birçok öğrenci karara hashtag'ler ile tepkilerini ortaya koymuştu.
Dün YÖK yeni bir açıklama yaparak kapatılan üniversitelerin öğrencilerinin yeniden tercih yapacağını duyurdu. Ortalık bir kez daha kızıştı. Bu kez taraflar değişmiş, hashtag'ler ile savunma yapan kapatılan üniversitelerin öğrencileri olmuştu.
Önceki yazıda olduğu gibi tarafların birbirlerine hitaben neler söylüyorlar geleceğim ama öncesinde belirtmem gereken bir şey var. Aslına bakacak olursak gerek KHK gerek YÖK'e göre kapatılan okulların öğrencileri devlet üniversitelerine devredilmeli. Garantör üniversite sistemine göre böyle(ben de benimsemiyorum ona da değineceğim). W vakıf üniversitesi kapatıldıysa garantörü olan é üniversitesine geçer öğrenciler. Ancak her kanunda yapılabileceği gibi uygulamaya yönelik yoğun bir tepki ortaya konmasıyla kanun koyucuya geri adım attırılabilir. Dünkü açıklamanın şekli de buna uyuyordu. En başından beri söylüyorum, kötü yönetiliyor durum. Her şekilde bir mağdur çıkıyor.
Şimdi gelelim kim kime neler söylemiş. Geçen sefer özellerden başladım bu sefer devletten başlayacağım. Devlet üniversitelerindeki öğrencilerin çoğu kararı en adil karar olarak yorumladı. Böyle olmalıydı dediler. Öteki türlü ödüllendirilecekti, şimdi biraz cezalandırılacak denildi. Yani birçok kişi karara sevindi.
Özel üniversitelerde ise durum olması gereken bu değildi, biz devlet üniversitelerine nakledilmeliydik, mağdur edilmeyeceğimiz söylendi ama mağdur ediliyoruz, bütün hayatımız, düzenimiz, hayallerimizle oynanıyor denildi.
Ben en adil olduğu görüşüne katılmıyorum bu kararın. Kendi çözümümü aşağıda anlatıyor olacağım ama dediğim gibi en adil bu değil. Özellerin olması gereken mantığını yukarıda açıkladım ama düzen konusunda onlara katıldığımı belirtmeliyim. Bir anda her şey altüst oluyor. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Tercih yapılacağı söylendikten sonra bu iyi mi kötü mü diye düşündüm dün gece. En sonunda bir karara vardım. Zaten bu yazı çıkıyor ortaya(Ne kadar öncesinde de birkaç yerde yazmış olsam da).
Özellere de tepkim var, mağdur oluyorlar ama bir Polis Koleji değiller. Polis Kolejleri kapatıldığında hepsi sorgusuz sualsiz Kamu Yönetimi'ne gönderildiler. Ben kimsenin bir şey dediğini hatırlamıyorum. Ben bunu bilseydim tepki koyardım. Zaten oradakilerin çoğu sınava yeniden hazırlandı(Zaten zeki adamlar normal). Çok daha iyi yerlere gittiler. Ben de bu sene birkaç sınıf arkadaşımdan öğrendim mesela(Polis Koleji'nde okumuş). Özellerin gerçekten mağdur olmamaları için çaba var ama YÖK'e yağan mesajlar da var. YÖK baskıdan dolayı garip kararlar alıyor.
Şimdi bir konuda açık olacağım tercihlerin iyi yanları yok değil. Devlete gidecekken özele gidip pişman olan adam için, gittiği bölümü sevmeyen için güzel bir durum. Ama 65 bin kişinin kaçta kaçı böyle? Fazla olduklarını düşünmüyorum. Bence "sadece" tercih olacaksa kontenjan sayısı doğru ayarlanmalı ve taban puanı konusunda düzenleme yapılmalı. Böyle birçok kişi mağdur olmaktan kurtulur.
Birçok kişi aynı ilde kalmak için özele gitti. Sadece zenginler değil, orta halli birçok kişi de var yani. Burun kıvıran her türlü gelmez.
Gel gelelim çözüme Önceki yazıda çözüm yollarını üstünkörü geçmiştim, bu sefer detaya inelim. Bana göre olması gereken söz konusu okulların adı değiştirilmeli. Ama yeni isim Garantör Üniversite'ninki olmamalı. Ama bu adı değişen üniversite üniversite Garantör Üniversite sorumluluğunda olmalı. Böylece hem eski üniversiteler tarih olur, hem de garantör üniversite işini yapar(kurala uyulur). Adı değişen okullar öğrencileri bitene kadar açık kalmalı. Sonra malları devredilir garantöre. Aslında devlet kamulaştırabilir ama üniversite sayısının azalması bence daha iyi olur gibi. Akademik kadro da hem garantör üniversiteden, hem eski öğretim görevlilerinden hem de yeni açılan kadrolarla tamamlanmalı. Hem kayyum yok, hem eski üniversitelerden eser yok, hem de herkes(ama herkes) mutlu. İsteyene yatay geçiş vs.'de kolaylık sağlanmalı.
Yatay geçiş demişken, orada taban puan kaldırılmış. %100 burslular için iyi haber, onlar rahat geçiş yapabilecek ama kontenjan gereği diğerlerinin işi zor olacak. O yüzden tercih konusunda düzenleme olmalı dedim.
Tercihlerden de bahsetmişken, orada bilgi kıtlığı var. Tercihler ne zaman olacak, kontenjan nasıl ve neye göre belirlenecek? Madem tercih olacak garantör mevzusuna ne oldu? Ek soru: Polis Kolejleri için bunlar yapılmadı? Birçok şey açıklanmalı. Ne olacağını zaman gösterecek ama ben bir kez daha bu konuda yazmak istemiyorum.
Garantör üniversite sistemini yukarıda benimsemediğimi yazdım. Nedeni ise özellikle son sınıf öğrencilerle ilgili. Bu adam o kadar sene bir yerde okudu, son sene okulu değişti diye oradan mı mezun oluyor yani? Diplomada belirtilse bile bence garip duruyor. Yatay geçişlerin son sene yapılmadığını hatırlatırım. Bana göre devir en fazla 4 yıllıklar için 3. sınıfa geçen, 6 yıllıklar için 4. sınıfa geçerken olmalı. Diğerleri tam devredilmemeli, özel statüde eğitim görmeli.
Puan konusunda birçok kişinin aksine derdim yok. Önceki yazıda anlattım. Adam parasını verecek okuyacak(şun belirtmem gerek bence devlet üniversitesi parayı kendi seçmeli yoksa kendisi de mağdur olabilir), diploması bile eski okulu da olduğu için ona göre düzenlenecek. Devlet Üniversitesi'nde niye özel gibi iş olsun  derseniz Garantör Üniversite neden var diye sorarım size. Ben yapmadım bu sistemi. Olan bu. Ve şunu da atlamamak lazım, mesleğe yatkınlık YGS-LYS puanı ile değil, kişinin kendi anlayışı ile olur. Sıanv sisteminin varlığını eleştiremem yoksa bu yazıdan da çok yazarım o konuda ama herkesin hayalleri var. Daha da ötesinde herkesin bir hayatı var. Bu yüzden tavır almadan önce düşünmek önemli.
Yazının sonuna gelirken ileride karar değişir mi bilmem ama umarım herkesin memnun olup, kimsenin mağdur olmayacağı bir sonuç ortaya çıkar.