24 Ağustos 2016 Çarşamba

Özelden Devlete (İdi) Bölüm 3

Kuvvetle muhtemel bu konuya ilişkin yazacağım son yazı olacak. Malum YÖK tercih kararında ısrarcı kaldı. Dün öğleden sonra da tercihler resmen başladı. Aslında daha önce yazmak aklımda vardı ama hem vaktim hem de yeterli bilgim yoktu durumla ilgili.

Öncelikle haftanın en başta sevindirip sonra şaşırtan haberine gelecek olursak, Gediz ve İzmir Üniversiteleri'nin kamulaştırılması kararı alındı. Buna göre Gediz Üniversitesi Bakırçay, İzmir Üniversitesi ise İzmir Demokrasi Üniversitesi adını aldı. Tam böyle güzel, diğerleri de böyle olsun derken eski öğrencilerin yine tercih yapacağı açıklandı(O zaman niye açtılar diye düşünüyor insan?). Söz konusu yeni iki üniversite 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren eğitime başlayacak.

Şu noktada diğer üniversiteler de kamulaştırılmadığı için öğrencilerin alınmaması mantıklı olarak yorumlanabilir. Ancak iki tanesi kamulaştırılabiliyorsa, diğerleri de kamulaştırılabilirdi ve bu sayede eski öğrencilerin hepsi okullarına dönebilirdi. Kendi önerimi anlatmıştım, kademeli olarak öğrenciler mezun edilip okul kapanmalı demiştim çünkü, ülkede zaten çok fazla üniversite var, azalması daha iyi olabilirdi. Bu noktada kafaya takılan başka bir soru neden iki üniversite de İzmir'den olduğuydu. Ne kadar İstanbul'da da 3 üniversite kapanmış olsa da İstanbul'da zibilyon tane üniversite olduğu için 3 üniversite etkilemezken, 9 üniversiteye sahip İzmir için 3 gerçekten de büyük bir rakam. Bundan dolayı bu tip bir hamle yapıldı bence. Ama'da kalıyor her şey işte.

İşe başka bir noktadan daha bakalım. Söz konusu kapatılan üç üniversiteyi tercih edecek öğrenciler de vardı. Onlar daha farklı tercihler yapmak zorunda kalıp çoğunluğu şehir dışına çıktı. İki üniversitenin kamulaştırılması kararı daha erken uygulamaya sokulup, 2016 yılında üniversiteye girecek öğrencilerin de yararlanması sağlansaydı onlar da mağdur olmazdı. Bu yüzden İzmir'de kalmak isteyip kalamayan birçok kişi olduğuna eminim. Tekrar tekrar söylüyorum, süreç gerçekten kötü yönetildi. Bunun da sonucunu 65 binden çok daha fazla kişi ödüyor.

YÖK tercihler için tarih verdi ve puan ve yerleştirme kılavuzu yayınladı. Genel olarak her okulun giriş senesindeki kontenjanının üçte birine yakın bir kontenjan oranı belirlenmiş. Pek tabi 65 bin öğrencinin yerleşebileceği kontenjan var ancak puan açısından baktığımızda hepsi tercihle yerleşebilir mi? Bu noktada kafalar karışıyor. Çok fazla senaryo çeşidi var. Ben de kendi okuduğum bölüm üzerinden bir senaryo oluşturdum. Sayıları buradan yazacağım ama aynı şekilde hukuk fakültelerine ilişkin toplu bilgileri aşağıdaki linkteki dosyadan bakabilirsiniz. Üşenmedim hepsini ayıkladım.

2015 yılında söz konusu kapatılan üniversitelerin hukuk bölümlerine giren öğrenci sayısı 935. Bu öğrencilerin 95 tanesi %100, 94 tanesi %50, 182 tanesi %25 ve 564 tanesi ücretli olarak okuyor. Onlar için hazırlanmış tercihlerdeki kontenjan sayısı 4208. Bunların 2612'si devlet üniversitelerinde, 1596'sı özel üniversitelerde. Buraya kadarki kısım tespitti. Şimdi biraz daha ihtimaller üzerinde yoğunlaşalım. Bu kısım fazla karışık.

Şimdi bu son kılavuzda üç üniversitenin hukuk bölümünün hukuk puanı yok. Bunlar Bahçeşehir, Okan ve Maltepe Üniversiteleri. Bu bir kenarda dursun. Öte yandan kapatılan üniversitelerde en kötü puana sahip Zirve Üniversitesi(Ücretli-322-136 kişi). Teoride şöyle bir durum söz konusu. Yukarıdaki üç üniversite adı veya ortamı oldukarı için dolabilir, Puanı Zirve Üniversitesi'ne yakın(ama daha düşük) olan diğer iki üniversitenin -ki bunlar Çağ ve Yeni Yüzyıl üniversiteleri- kontenjanları dolabilir. Kılavuza göre öğrenci hiçbir yere yerleşemezse en düşük puanlı veya puanına en yakın yere atanacak. Burada da kontenjan aşımı söz konusu olacak yani duruma göre. Kontenjan kelimesine takıntılı oldum bu olaylar başladığından ama eğer sizde sınıftaki sıra sayısının öğrencilere yetmediği bir sınıfta olsaydınız bundan neden yakındığımı anlardınız. Bunu da sadece kendi fakültemi düşünerek değil, tüm bölümleri ve fakülteleri düşünerek yazıyorum.

Konuya dönersem, kabul ediyorum ütopik bir senaryo. Sonuç olarak herkes taban puandaki puanı almıyor. Ama taban puana doğru olan potansiyel yığılmaları göz ardı etmemek lazım. Hatalı tercihlerin veya seçilebilecekken seçilmek istenmeyen üniversitelerin daha garip sonuçlara ulaştırma potansiyeli de var. Yine yukarıdaki paragrafın son kısmı ile benzer noktaya varacağım için daha fazla uzatmayacağım bu kısmı.

Ya boşver, özel öğrenci statüsü var millet bir boşluk yakalar 24 tercihte kaçırmak zor demek, buradan kaçış yolu sağlayabilir belki. Ama orada da kontenjan olacak. Ama tercih ile kaç öğrenci gelecek? Özel öğrenci kontenjanı buna göre mi belirlenecek? Sanırsam bu şekilde olacak. Yoksa bu konuda net açıklama olurdu. Kontenjan-tercih=özel öğrenci kontenjanı formülünü kullanalım.

Burada da İzmir senaryosunu devreye sokalım. İzmir'de kapatılan okulların hukuk bölümüne 2015 yılında giren öğrenci sayısı 265. Bunları sadece 14'ü çok çok iyi bir puana sahip. Bu 14 öğrenci dışındaki  hiçbir öğrenci Dokuz Eylül'ü tercih edemeyecek. O 14 öğrencinin çoğu da Dokuz Eylül'ü tercih etmez bence. 4 tanesi geldi desek. Dokuz Eylül'ün kontenjanı oldu size 150. Yaşar ve İzmir Ekonomi üniversitelerinin kontenjanları toplamı 88. Bu ikisinin dolduğunu varsayalım. Şu an boşta kalan öğrenci sayısı 265-88-14= 163. Bunun üstüne İzmir dışından da dönen olabilir. Fazla olmazlar kanımca. Yuvarlatmak adına 2 diyelim onlara da. 5 tanesi İzmir dışına çıktı diyelim(Rakamları çarpıtmıyorum, çok az öğrenci şehir dışından %50 vs. için geliyor). Şu an 10 öğrenci fazlamız var(150 kontenjan 160 öğrenci).

Kılavuz yeni sınıf açılabilir diyor bu durumda. Bu sınıf nereye nasıl açılacak? Dokuz Eylül'e açılırsa trajik olur. Bizim sınıflarımızda 250 kişi var. Açılacak sınıf için avantajlı bir durum yaratır bu. Doğrusu öğrencilerin sınıflara eklenmesinde yeni sınıf açılsın daha iyi. Bunu onları dışlamak adına söylemiyorum, sıra sayısını göz önüne alarak söylüyorum. Formulün yanlış olduğunu düşündüğümüzde daha da arttırılacak kontenjan -olursa öyle olur- o noktada sorun bırakmaz ama kesinlikle yeni sınıf açılmasına neden olur. Diğer üniversitelerde de benzer durum olacaktır muhtemelen.

Bu arada hatırlatırım ben hesabımı sadece hukuk fakültelerini düşünerek yaptım. Kim bilir diğer bölümlerde neler oluşabilir? Bunlara girersem bu yazı değil kitap olur.
Bu konudaki diğer bir soruna gelecek olursak, derslerin saydırılacak olması konusunda geçen yazıda ne diyorsam hala aynısı geçerli. Erasmus ve Farabi'dekileri geçtim, özel statüde okunulan okul ile, yerleşilen okul arasında olabilecek çok çeşitli farklar olursa ne olacak(Bunlara önceki sefer değinmiştim)? Tarihin en ilginç ve bana kalırsa en zorlama uygulaması var karşımızda. Bu noktada kendimi tekrarlayacağım ama daha kolay çözüm varken bu kadar zorlamak niye? İşte zaten insanı geren nokta bu.

Kimi insanlar tercihin kamulaştırmadan daha iyi olduğunu söylüyorlar. Böylece potansiyel fişlenmenin önüne geçilecek. Özel sektör adına söylenen bir şey bu tabi. Yoksa devlet bazında fişleme olacaksa her türlü olur maalesef. Belki bu durumdan dolayı kamulaştırılan üniversitelere eski öğrencileri alınmamıştır. Bu noktada çözüm önerim devletin öğrencilere destek çıktığını gösteren bir açıklama vs.'de bulunup öğrenciler üzerindeki olumsuz izlenimi kaldırmaya yönelik çalışmada bulunması lazım. Söz konusu durumda garip gelebilir ama uygulanırsa başarı oranının yüksek olacağına inanıyorum.

Bu yazıları yazarken sorunun birbir türlü çözümünün olduğunu biliyordum pek tabi ama uygulanacağı açıklanan çözümünün çatlaklarını her gördüğümde burada yanlış bir şey olduğunu düşünerek yazdım bu yazıları. Esasında bu çözüm belli bir kesim öğrencinin gayet ve gayet işine geliyor. Ama kararı istemeyen de büyük bir kesim var. Tabi bunu sadece garantörü istiyorum demek yetmiyor(ki çoğu daha farklı nedenler sürüyor). Sonuç olarak burada hukuksuz bir eylem yok esasında. Ne kadar Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği garantör sistemini öngörse de, 667 sayılı KHK YÖK'e çözüm için her türlü tedbiri alabilme yetkisi veriyor(bu duruma özgü olarak). Bunu göz önüne alırsak YÖK de pek kararından dönmeyecek gibi. Bu yüzden temennim, umarım bu süreç sonunda hiç kimse -ama hiç kimse- mağdur olmaz ve bir nesil katledilmiş olmaz.

Önceki yazınının linki:
http://deliliktir.tumblr.com/post/148792099868/%C3%B6zelden-devlete-idi-b%C3%B6l%C3%BCm-2

Hukuk fakülteleri ile ilgili notlar:
https://drive.google.com/file/d/0Bx8y9QqWAWWnY1diNTRuTTJqbmc/view?usp=sharing

11 Ağustos 2016 Perşembe

Özelden Devlete (İdi) Bölüm 2

Bölüm 2 dememin sebebi YÖK Başkanı'nın bu yeni karar değil önceki karara eklemedir demesinden kaynaklı. YÖK gerçekten garip kararlar alıyor. Dün gece dedikoduları görmüştüm ama resmi açıklamayı bekledim.
Açıklanan kararı özetlemek gerekirse tercih usulü devam edecek. Ama bu sefer söz konusu öğrenciler isterlerse kendi şehirlerindeki üniversitelerin derslerine girebilecekler. Ve bu dersler yerleştikleri üniversiteni dersleri olarak sayılacak. Para ödenmeye devam edecek. Ayrıca salt not ortalaması ile yatay geçiş imkanı getirildi.  
Bu uygulamaya konulursa gerçekten tarihin en ilginç uygulaması olarak tarihe geçer. Tartışmaya açık birçok yanı var. YÖK daha uzun açıklamalar yapsa sanki daha iyi olacak gibi. Hala karışık bir durum var ortada. Bilgi eksikliği bulunması sorun olacak olsa da yine eldeki veriler ışığında durumu değerlendirmeye çalışacağım.
Tercih usulü ile ilgili geçen sefer görüşlerimi söyledim. İyi yanları var ama öğrenciler sadece kendi eğitim gördükleri alanda tercih yapabileceklerse iyi yanını azaltıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki niye bu adam başka yere gitmek istesin. Cevap basit, herkes istediği bölümde okumuyor. Değil 1, yılını 3 yılını heba edenler var istediği bölümde okumak için. Pek tabi buradaki en büyük engel kapasite. O açıdan bu görüşümün garip olduğunu kabul etsem de belli düzenlemeler ile bunun aşılabileceği kanaatindeyim. Bir de tercihlerde kontenjan ne kadar olacak? Daha doğrusu olacak mı? Tercihlerle ilgili şimdiden bir tavsiye şayet karardan geri dönülmezse özel üniversite yazın, yoksa aşağıda anlatacağım gibi durum dengesiz olur. Gelelim karardaki diğer kısma, öğrenci isterse kapatılan okulun bulunduğu ildeki bir üniversitesinin dersine girebilir. Ama dersler yerleştirildiği okulu dersi olarak sayılır. Diploma da aynı şekilde yerleştirilen üniversitenin diploması olacak.
Bu kısım biraz karışık. Birçok öğrencinin isyanının bizi başka yere gönderecekler diyen YÖK, tek derdiniz buysa buyurun imkan demiş. Birçok öğrencinin bu şikayetinin üstünü kapatır gibi görünen bir karar ama görüldüğünden daha karmaşık. Ve de şehir dışından gelen adam için düzenleme düşünülmemiş. Belki o adam buraya gelmek istemiyor. Çok az kişi diye düşünülebilir ama söz konusu özel üniversiteler derece yapan öğrencileri veya başarılı sporcuları da burs vererek kendi şehirlerine getiriyordu. Hadi yüksek puan alan adam yırttı, o her türlü yerleşecek. Diğerleri? 
Hadi geçelim bu kısmı az kişi etkilenecekmiş madem(ki YÖK bir kişi bile mağdur olmayacak demişti). Şimdi akla başka soru geliyor. İnsanlar hangi üniversitede özel öğrenci statüsünde ders alacak? Neye göre seçilecek? Öğrenci mi, yoksa YÖK mü seçecek, kontenjan sınırı olacak mı? Puanı önem taşıyacak mı(sanmam ama)? Bu sorular boş başta. O yüzden uzun açıklama lazım diyorum. Veya bütün öğrenciler tek yere yıkılırsa ne olacak? Bu da var. Örnekten yürüyeceğim, hadi benim fakültemde bir şekilde halledilir yeni bina vs. derken, kapasite sorunu olan bir yerde eğitim almak isterse olacak? Ona göre okullar bize gelin veya gelmeyin mi diyecek?Ona da çözüldü diyelim. 
Ders konusu üzerinde duralım biraz da. Kararın en saçma kısmı burada arkadaşlar. Erasmus'ta, Farabi'de öğrencilere ders denkliği yüzünden can çekiştirirken, burada bunu yapmak ne kadar mantıklı ve de adil olacak? Dahası gideceği ile yerleşeceği okul arasında uçurum varsa ne olacak? Sınava hangisinde girecek? Gittiği okulda girerse ve yerleştiği arasında uçurum varsa bu adam ortalama konusunda haksızlığa uğramış olmayacak mı? Yerleştiğindekine girerse ve gittiği okulun eğitimi iyiyse yerleştiği okuldaki adamlara haksızlık olmayacak mı(kötüyse tam tersi)? Bunun bir de öğretim sistemi boyutu var. Ders geçme sisteminde eğitim veren bir kurumda ders alacak biri, yıllık eğitim veren bir kuruma yerleşmişse nasıl olacak? Bu ihtimalden yola çıkarak ders alacağı yerde sınava girecek diyelim o zaman da yukarıda yazdığım kısma geri dönmüş oluyoruz.Diploma ile ilgili çok bir şey denmemiş ama eski okulunun ile yerleştiği okulun bilgileri yer alacak diyen siteler var. Buna ekleme yaparak şunu sormak istiyorum. Bu adamın eğitim aldığı okul diploma da yer alacak mı? Statü farklılığı yer almasını gerektiriyor. Yoksa ver elini haksızlık. Hadi onu geçtim asıl kısmı unuttum, o kadar sene belli yerde eğitim alıp, başka yerin diplomasını almak ne kadar mantıklı? Bu yüzden birçok kişi yine kendi ilindeki özele yerleşecek tabi ki. En mantıklısı bu yukarıda dediğim gibi ama başka sorun da var. Misal başka bir okulda okuduğu bölüm olmayan adam ne yapacak? Mesele İpek Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı bölümüde okuyan biri ne yapacak? Adam sadece bir-iki üniversiteye gidebilir onlar da(ya da o da) İstanbul'da. Kontenjan sorunu nasıl aşılacak? Yukarıda eğitim için gidilecek okullar gibi okul kontenjan mı açacak? Yoksa belli öğrencilerin ayakta kalmasına mı neden olunacak? Kontenjan sorununun sadece bu konu ile ilgili olmadığını, hali hazırda birçok yerde normal şartlarda da bu sorunla karşı karşıya kaldığını(ki bu sene ben de yaşadım) hatırlatırım.
İlk yazıda kişi sayısının artışını örnekle gösterip, eğitimde çıkarabileceği sorunlar olduğunu yazmıştım. YÖK bana inat yapmış olacak ki(!) bu tip bir karara imza atmış. Hiç değilse kendi binalarında da eğitim şansları olmayacak? Devlet üniversitelerine haksızlık potansiyeli doğmuş olmayacak mı yine? Bu yüzden saçma bir durum var diyorum.
Ayrıca yaz oklunda vb. sebeplerle o okullarda okuyan diğer üniversitelerin öğrencilerinin eğitimi aksatıldı. Ona yapılan haksızlığı kim ödeyecek? Bu da birçok kişinin aklına gelmeyen bir soru olsa gerek.
Yatay geçiş süresinin uzatılması ve salt not ortalaması getirilmesi güzel oldu ama yine kontenjan problemlerine geliyoruz. 65 bin kişi için dar bir çözüm yolu. Hiç değilse tercihler için taban puanları hakkında düzenleme olmayacaksa. Peki çözüm ne? O da basit, geçen sefer söyledim, kendi binasında kalsın. Kime ne zararı var ki?
Ekleme: Yazıdan önce aklımdaydı ama sonra yazmayı unuttum. Öğrenciler vakıf üniversitelerine geçince para ödeyecek ama devlet üniversitesine giderse para ödeyecek mi? Ödeyecekse indirim vs. mi yapılacak? Gerçekten neden böyle bir karar alındı anlamış değilim.
Ayrıca YÖK kendi imajının daha fazla zedelenmemesi adına yeni bir karar almaya çekiniyor ve bu yüzden böyle zorlama bir karar çıkıyor bence. Gerçekten kötü.
E birader, sen de bir şeyi beğenmiyorsun diyebilirsiniz ama en mantıklı yolu önceki yazıda güzelce anlattım. Çözüm bu kadar basitken neden böyle garip kararlar alınıyor diye sorgularım. Yukarısı sadece soru oldu biliyorum ama gerçekten YÖK çok genel bir karar aldı. Soruların bu kadar çok oluşu bunun göstergesi. Tam ve net bir açıklama gerekli.
Bir de neden bu konu üstüne bu kadar yazıyorsun diyebilirsiniz, ona da cevabım var. Söz konusu durum beni de etkileyebilir, haksız durumda birçok kişi var ve bildiğim bir alanda kendi yorumumu katmayı asla esirgemem. Sonuncusunu bilen bilir. Ve bu arada belirtmem gerek genelini bilmem ama en uzun paragraflara sahip yazı bu kesinlikle. 
Yazının boş muhabbet kısmını bırakıp sonuç kısmına gelecek olursam, karar çok belirsiz bir karar. Sadece verilmiş olsun diye verilmiş gibi. Ama bu şekilde olacağı sürece birçok kişi mağdur olacak. Artık yetkili mercilerin bunu görüp buna göre düzenleme yapması gerek? Umarım herkesin memnun olacağı bir karar çıkması dileğiyle.
Son olarak ne kadar bunu yapmayı sevmesem ve istemesem de önceki yazılarımda yazdığım veriler olduğu için önceki yazıların linkini de veriyorum.
İlk Yazı(Özelden Devlete): http://deliliktir.tumblr.com/post/148192410643/%C3%B6zelden-devlete
İkinci Yazı[(Özelden Devlete (İdi)]: http://deliliktir.tumblr.com/post/148497086938/%C3%B6zelden-devlete-idi

5 Ağustos 2016 Cuma

Özelden Devlete (İdi)

Geçtiğimiz hafta kapatılan üniversitelerin hangi devlet üniversitelerine devredileceği açıklanmış ve sonrasında ortalık karışmıştı. Ben de yine bir şeyler yazmıştım(http://deliliktir.tumblr.com/post/148192410643/%C3%B6zelden-devlete) Devlet üniversitelerindeki birçok öğrenci karara hashtag'ler ile tepkilerini ortaya koymuştu.
Dün YÖK yeni bir açıklama yaparak kapatılan üniversitelerin öğrencilerinin yeniden tercih yapacağını duyurdu. Ortalık bir kez daha kızıştı. Bu kez taraflar değişmiş, hashtag'ler ile savunma yapan kapatılan üniversitelerin öğrencileri olmuştu.
Önceki yazıda olduğu gibi tarafların birbirlerine hitaben neler söylüyorlar geleceğim ama öncesinde belirtmem gereken bir şey var. Aslına bakacak olursak gerek KHK gerek YÖK'e göre kapatılan okulların öğrencileri devlet üniversitelerine devredilmeli. Garantör üniversite sistemine göre böyle(ben de benimsemiyorum ona da değineceğim). W vakıf üniversitesi kapatıldıysa garantörü olan é üniversitesine geçer öğrenciler. Ancak her kanunda yapılabileceği gibi uygulamaya yönelik yoğun bir tepki ortaya konmasıyla kanun koyucuya geri adım attırılabilir. Dünkü açıklamanın şekli de buna uyuyordu. En başından beri söylüyorum, kötü yönetiliyor durum. Her şekilde bir mağdur çıkıyor.
Şimdi gelelim kim kime neler söylemiş. Geçen sefer özellerden başladım bu sefer devletten başlayacağım. Devlet üniversitelerindeki öğrencilerin çoğu kararı en adil karar olarak yorumladı. Böyle olmalıydı dediler. Öteki türlü ödüllendirilecekti, şimdi biraz cezalandırılacak denildi. Yani birçok kişi karara sevindi.
Özel üniversitelerde ise durum olması gereken bu değildi, biz devlet üniversitelerine nakledilmeliydik, mağdur edilmeyeceğimiz söylendi ama mağdur ediliyoruz, bütün hayatımız, düzenimiz, hayallerimizle oynanıyor denildi.
Ben en adil olduğu görüşüne katılmıyorum bu kararın. Kendi çözümümü aşağıda anlatıyor olacağım ama dediğim gibi en adil bu değil. Özellerin olması gereken mantığını yukarıda açıkladım ama düzen konusunda onlara katıldığımı belirtmeliyim. Bir anda her şey altüst oluyor. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Tercih yapılacağı söylendikten sonra bu iyi mi kötü mü diye düşündüm dün gece. En sonunda bir karara vardım. Zaten bu yazı çıkıyor ortaya(Ne kadar öncesinde de birkaç yerde yazmış olsam da).
Özellere de tepkim var, mağdur oluyorlar ama bir Polis Koleji değiller. Polis Kolejleri kapatıldığında hepsi sorgusuz sualsiz Kamu Yönetimi'ne gönderildiler. Ben kimsenin bir şey dediğini hatırlamıyorum. Ben bunu bilseydim tepki koyardım. Zaten oradakilerin çoğu sınava yeniden hazırlandı(Zaten zeki adamlar normal). Çok daha iyi yerlere gittiler. Ben de bu sene birkaç sınıf arkadaşımdan öğrendim mesela(Polis Koleji'nde okumuş). Özellerin gerçekten mağdur olmamaları için çaba var ama YÖK'e yağan mesajlar da var. YÖK baskıdan dolayı garip kararlar alıyor.
Şimdi bir konuda açık olacağım tercihlerin iyi yanları yok değil. Devlete gidecekken özele gidip pişman olan adam için, gittiği bölümü sevmeyen için güzel bir durum. Ama 65 bin kişinin kaçta kaçı böyle? Fazla olduklarını düşünmüyorum. Bence "sadece" tercih olacaksa kontenjan sayısı doğru ayarlanmalı ve taban puanı konusunda düzenleme yapılmalı. Böyle birçok kişi mağdur olmaktan kurtulur.
Birçok kişi aynı ilde kalmak için özele gitti. Sadece zenginler değil, orta halli birçok kişi de var yani. Burun kıvıran her türlü gelmez.
Gel gelelim çözüme Önceki yazıda çözüm yollarını üstünkörü geçmiştim, bu sefer detaya inelim. Bana göre olması gereken söz konusu okulların adı değiştirilmeli. Ama yeni isim Garantör Üniversite'ninki olmamalı. Ama bu adı değişen üniversite üniversite Garantör Üniversite sorumluluğunda olmalı. Böylece hem eski üniversiteler tarih olur, hem de garantör üniversite işini yapar(kurala uyulur). Adı değişen okullar öğrencileri bitene kadar açık kalmalı. Sonra malları devredilir garantöre. Aslında devlet kamulaştırabilir ama üniversite sayısının azalması bence daha iyi olur gibi. Akademik kadro da hem garantör üniversiteden, hem eski öğretim görevlilerinden hem de yeni açılan kadrolarla tamamlanmalı. Hem kayyum yok, hem eski üniversitelerden eser yok, hem de herkes(ama herkes) mutlu. İsteyene yatay geçiş vs.'de kolaylık sağlanmalı.
Yatay geçiş demişken, orada taban puan kaldırılmış. %100 burslular için iyi haber, onlar rahat geçiş yapabilecek ama kontenjan gereği diğerlerinin işi zor olacak. O yüzden tercih konusunda düzenleme olmalı dedim.
Tercihlerden de bahsetmişken, orada bilgi kıtlığı var. Tercihler ne zaman olacak, kontenjan nasıl ve neye göre belirlenecek? Madem tercih olacak garantör mevzusuna ne oldu? Ek soru: Polis Kolejleri için bunlar yapılmadı? Birçok şey açıklanmalı. Ne olacağını zaman gösterecek ama ben bir kez daha bu konuda yazmak istemiyorum.
Garantör üniversite sistemini yukarıda benimsemediğimi yazdım. Nedeni ise özellikle son sınıf öğrencilerle ilgili. Bu adam o kadar sene bir yerde okudu, son sene okulu değişti diye oradan mı mezun oluyor yani? Diplomada belirtilse bile bence garip duruyor. Yatay geçişlerin son sene yapılmadığını hatırlatırım. Bana göre devir en fazla 4 yıllıklar için 3. sınıfa geçen, 6 yıllıklar için 4. sınıfa geçerken olmalı. Diğerleri tam devredilmemeli, özel statüde eğitim görmeli.
Puan konusunda birçok kişinin aksine derdim yok. Önceki yazıda anlattım. Adam parasını verecek okuyacak(şun belirtmem gerek bence devlet üniversitesi parayı kendi seçmeli yoksa kendisi de mağdur olabilir), diploması bile eski okulu da olduğu için ona göre düzenlenecek. Devlet Üniversitesi'nde niye özel gibi iş olsun  derseniz Garantör Üniversite neden var diye sorarım size. Ben yapmadım bu sistemi. Olan bu. Ve şunu da atlamamak lazım, mesleğe yatkınlık YGS-LYS puanı ile değil, kişinin kendi anlayışı ile olur. Sıanv sisteminin varlığını eleştiremem yoksa bu yazıdan da çok yazarım o konuda ama herkesin hayalleri var. Daha da ötesinde herkesin bir hayatı var. Bu yüzden tavır almadan önce düşünmek önemli.
Yazının sonuna gelirken ileride karar değişir mi bilmem ama umarım herkesin memnun olup, kimsenin mağdur olmayacağı bir sonuç ortaya çıkar.

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Özelden Devlete

Kapatılan özel üniversitelerin devlet üniversitelerine aktarılması hakkında aslında yorumumu sadece Twitter'da kısaca yazacaktım ama o kadar çok değerlendirilmesi gereken şey var ki(sanki) buradan da bir yazayım dedim.
Her şeyden önce kendi fakültem açısından değil, ülke genelinde durumu değerlendireceğimi belirteyim. Karara ilişkin genel yorumum ise durumun yanlış yönetildiği. Keşke yeni mezun almayıp 3 yıl sonra tasfiye edilseydi. Hiç değilse binalar ayrı olsa da bu garip durum yaşanmasa.
Bu karar açıklandığından beri adeta iki taraf arası gruplaşma oldu diyebilirim. Özel-devlet atışması tarzında bir durumun ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz. Herkesin kendime göre derdi var ve kimse geniş açıdan bakmayı tercih etmiyor. Kimse haklı haksız demiyorum ona daha sonra değineceğim. Durum tespiti ile başlıyorum.
Özeldekiler genel olarak, kendi okullarındaki sosyal imkanları bulmayacağından, olası dışlanma durumundan ve düzenin bozulmasından şikayetçiler. En büyük dertleri ise derslerin denkliği problemi. Erasmus'a gidenler bile bu konuda sıkıntı yaşarken onlar almadıkları derslerde ne yapacaklar kimse bilmiyor. Ender söyleyeni de olsa kendini beğenmiş hocalar(böyle deyince devlet üniversitelerindeki her akademisyen böyleymiş gibi oldu, bir kısım pek tabi vardır ama hepsi değil) yüzünden sorun yaşayacakları inancı da var.
Devlet okullarındaki en büyük isyan ise düşük puanlı birçok kişinin sadece parayla kendileriyle aynı eğitimi ve de diplomayı alması ve artan nüfusun eğitimi düşürme potansiyeli ve özelden geleceklerin bir kısmının olası saçma sapan tavırları. Sanırsam bunlar sorunları açıklayıcı oldu. Hatalı olduğum yargı olabilir ama bunlar gezinirken elde ettiğim bilgiler.
Durumun üç aşağı beş yukarı olduğu düşünülebilir. Açıkçası ben gerçekten de kimsenin okulunu değiştirmek istediğini düşünmüyorum. Öyle ya da böyle birçok işi halinden memnundu. Ama ortada kapatılma gibi bir durum da var. Gidene kal, kalana git demek olmaz. Mecbur bir arada olunacak(bina kullanımı hakkında düzenleme gelmezse).
Kararlar sonrası oluşan durum da ilginç. Kimi özel üniversitelerin devredildiği devlet üniversiteleri -hoş tabir değil ama- hakaret iken(özellikle tam burslular için), kimi özel üniversitenin devredildiği devlet üniversitesi ise tabiri caizse velinimet. Burada az-çok bir curcuna var. Ama genel olarak ikinci kısım daha çok görülüyor. Ama dünyada da çok iyi üniversitelere para ödeyerek girilebilir. Buna kapitalizm deniliyor sanırsam.
Ben eminin bu şans eline geçtiği için özel okullardan gelenlerin bir kısmı bu fırsatı iyi değerlendirecek veya çalışacak. Sonuç olarak söz konusu özel üniversitelere giden herkes burnu havada değil. Benim de birçok arkadaşım var o okullarda. Az-çok bilebiliyorum durumu.
Ama bir kısım sivri zekalının gittikleri okulları beğenmemezlik yapacağını ben de düşünüyorum(çok az bir kitle olsa da). O da beğenmeyecekse gitsin, milyon tane vakıf üniversitesi var. Twitter'daki muhabbete pek girmeyeceğim çünkü oradaki durumda neyin ne olduğunu herkesin bildiğine inanıyorum. Boş muhabbetin daniskası kısaca. Hele medeniyet getireceğim muhabbetleri dönmüş, o kafa uçmuş bildiğin. Umursamanın alemi yok.
Yine o sivri arkadaşlar okulun yerini beğenmiyorsa da kusura bakmasın, ülkenin birçok yerinden oraya herkes öğrenci olarak gelirken kendisinin keyfi için taşınacak hali yok(ki özeldekiler genelde aynı ilde kalmak istedikleri için özeli seçiyorlar). Eğer herkes kendi binasında kalırsa(ki benim tahminim nedense böyle) bu sorun olmayacak olsa da o zaman garip bir durum oluşacak, o da başka bir mesele. Kısaca o sivri zekalı ya elindekiyle yetinmesini bilecek ya da gidecek.
Tekrarlıyorum yukarıdaki iki paragrafta söylediklerim beğenmemezlik yapan ve yapacaklar için, yukarıda dediğim gibi gidene kal, kalan git demek olmaz. Sorun yapmayıp gelecek olan pek ala gelsin. Ne kadar az bir kitle sorun çıkaracak olsa da direkt göze battıkları için ortalık karıştı.
Yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere, direkt gelmesinler demiyorum çünkü bu keyfi bir durum değil. Lisedeyken taban puanların kaldırılması gibi bir durum yok ortada. Öyle ya da böyle birleşilecek. O yüzden direkt gelmesinler fikrini de benimsemiyorum. Vakıf üniversitelerine devrdilsin diyenler olabilir ama şartlar gereği garantör üniversitelere devir(ki Dokuz Eylül Gediz'in de garantörüydü ama onu çok kalabalıklaşmasın diye Katip Çelebi'ye verdiler) daha öncelikli konumda. Diğer özeller alternatif konumda. O noktada da bilgi eksikliği olması her şeyi karıştırıyor. Hiçbir şey tam açıklanmadığı için hep olasılıklarla konuşmak sinir bozucu bu arada.
Olayı genel olarak değerlendireceğimi söyledim ama kendi fakültemdeki sınıf mevcudunun artmasını sayısal verilerle açıklamaktan zara gelmez bence(Kalem kağıt gerekebilir zira benim bile yazarken kafam karışabiliyor). Bunu binaların aynı alacağını varsayarak hesaplıyorum.
Bizim fakültemiz geçen sene 13'ü okul birincisi olmak üzere 513 kişi aldı. Ve biz iki şubeydik. Yaklaşık 256 kişi yeni gelenler ve kalanlar ise en az 30(kimi derslerde 100'den fazladır herhalde). Ben 30 diyeceğim kalanlara çünkü ikinci sınıfa geçtik, ister istemez kalan giden hesabı biraz değişkenlik gösteriyor(286 diyelim). Tercih sonrası olsa birinci sınıfları 300 civarından hesaplayacaktım. Gediz ve İzmir üniversitesinin hukukta kontenjanları toplamı 265(Kaynak: 2015 ÖSYS Yükseköğretim Puan Kılavuzu). 20 kişi de kalmış olsa Etti 285 civarı(Toplam 305 diyelim). İki şubeye eşit olarak dağıtılsa 142 çıkıyor.  286+142=428(Genel toplamda 860 civarı) kişilik sınıflar. Ki bunun üst sınıfları da var. Allah'tan Tınaztepe'ye taşınıyoruz. 500 kişilik amfiler olmasa ne olacaktı gerçekten bilemiyorum. Biz tam rahatladık derken bu tip bir sonucun ortaya çıkması üzücü. Yer sorunu yaşayan okulları düşünemiyorum.
Bu durum sadece bizim için değil, hocalar için de kötü. Adam iki defa aynı kalabalığa ders anlatacak. Bunun getirdiği yük gerçekten fazla. Hocaya soru sormak bile eziyetli olacak yani.
Her şey bir yana emin olduğum bir şey varsa o da bu kararın kin ve nefret ortamı oluşturduğu. Bu yüzden durumun yanlış yönetildiği kanaatindeyim. Neler olacağını zaman gösterecek olsa da tek temennim durumun en az sorunla atlatılması.


8 Temmuz 2016 Cuma

Ah Eshot Ah!!!! - Bölüm 3

Her şeyden önce bu yazıyı ne kadar siz 8 Temmuz veya daha sonra okuyacak olsanız da, ben bu yazıyı 29 Temmuz'da yazdım(vurgulamamın nedeni altta) ancak 28'ini 29'una bağlayan gece yaşanan patlamadan dolayı erteledim. Ortada böyle bir durum varken benim zoptirik yazılarımı paylaşmamın alemi yok. Ölenlere yine Allah'tan rahmet diliyorum. Bu ertelediğim süreçte, yazıda değindiğim belli şeyleri daha net gözlemleme fırsatını elde ettim. O yüzden belli eklemelerle gelecek bu yazı.
Bilmeyenler için bu yazı dizisi 2 seneyi doldurmuş bir seri aslında. Zaten "Bölüm 3" ibaresi bunu anlatır cinsten. 29 Temmuz'un önemi ise bu yazı dizisinin 29 Temmuz 2014'te Eshot'un uygulamaya başladığı kararlara olan öfkemle yazdığım yazıdan gelmekte. Ne kadar geçen sene artık iki yıl yazmak istemiyorum desem de yine tutamadım.
İlk iki sene aslında bu kararlara yönelik eleştirim ve ne olup bittiğine dair gözlemimden oluşuyor ama geçen sene yaşanan Kentkart/İzmirim Kart(nasıl isimdir ya?) geçişi ve yaşanan süreç bayağı zevkle yazmamı sağlamıştı.
Bu sene ise bunlardan bağımsız olarak ne oldu ne bitti şeklinde kalem alacağım yazıyı. Bakalım sene içinde neler gözüme batmış, neler hoşuma gitmiş. Ya da ne ilginç olaylar yaşamışım.
(Klasik girişi yapalım.)
Konu: Eshot, Projeleri ve konuya ilişkin yaşanan olaylar.
Not: Buraya kadar gelip yazının uzun olduğunu fark etmediyseniz söylüyorum. Yazı ölümüne uzun.
Öncelikle anlatmak istediğim bir olay var ana konuya girmeden önce onunla başlamak istiyorum. Bu yılın başında üniversiteye başlamamla birlikte sınıfta tabi ki ülkenin birçok yerinden gelen kişi vardı. E tabi herkes İzmir'İ merak ediyor geziyor(hatta benden çok daha fazla gezen var şimdiden). Gözlerine o kadar güzel bir ayrıntı takılmış ki "Aaa, doğru ya bu da vardı dedim." içimden(Farklı açıların çok olamsının güzelliği). Soru şunun gibiydi: İzmir'de Eshot otobüsten sorumluysa İzulaş ne? Yalan yok bu soru gelene kadar harbiden İzulaş'ın varlığı bir an çıkmış. Bunun en büyük ispatı ahan da başlıkta. Soru gelince bir an içimden duraksadım, o neydi diye düşündüm bir saniye. Sürekli Buca'da hatta Eshot garajına yakın oturunca İzulaş'ı unutuyor(ara ara İzulaş da garaj açıyordu ama geçici). Karşıyaka'dayken o kadar etkilemiyordu. İkisini görüyordum. Zaten farklı tasarımları vardı. Her neyse, İzulaş'tan hiç bahsetmediğim için biraz onun hakkında yazacağım.
İzulaş(İzmir Ulaşım Hizmetleri Makine Sanayi A.Ş) 1990 yılında kurulmuş. Eshot ortağı, amacı ulaşımı geliştirmek(ben sitelerinin yalancısıyım). Eshot ile bir çalışıyor. En büyük ispatı oradan yol güzergahlarına bakmak için tıklanılan link Eshot'a yönlendiriyor. Ayrıca şu an kullanılmayan(bildiğim kadarıyla) ilk ve tek 2 katlı otobüs(en altta resmin linki olacak) filosu(5 adetmiş) onlardaydı. Ayrıca şehir içinde mavi bir otobüs gördüyseniz muhtemelen yanında İzulaş logosunu da görmüşsünüzdür(Test araçlarını bilemem). Ben pek Buca'dan çıkamadığım için pek göremiyorum. Eskiden 514-515'teydi ama onları da kaldırdılar(AH ESHOT AH!!!! ilk yazı) İnternette göz atayım derken wowturkey forumlarında[onun da linkini atacağım bazı araçların şimdi hangi hatta olduğunu görebilirsiniz(misal 412 şu an sadece Tınaztepe Yerleşkesi içindeyken eskiden Heykel-Tınaztepe arası çalışıyormuş)] nostalji yaşandığı fark ettim. Geçmişte gördüğüm her araç vardı. Hatta görmediklerim bile. Bunu da böyle yazmış olalım.
Tabi onu yazıp da Eshot hakkında da bilgi verelim. Eshot(Elektrik Su Havagazı Otobüs ve Troleybüs) 1943'te kurulmuş. Troleybüs nedir diyenler için tepesinde elektrik telleri bulunan ve gücünü buradan alan otobüsler. Bence asıl metrobüs bu olmalıymış. Eshot içinden kurulduktan bayağı sonra İzsu ve Gediz Edaş kurulup, elektrik ve su ayrılıyor. Daha sonra Havagazı ve Troleybüs(tepesinde metro gibi tel olup karayolundan giden ve gücünü tellerden alan otobüs) ise kapatılıyor. Adı değişmiyor ama işlevi bayağı değişiyor yani. Neyse bütün bu gereksiz bilgileri bir kenara bırakıp ana konuya geçelim şimdi. Troleybüs hakkında ekleme yaparsam elektrik kesildiğinde bu araç da duruyormuş. Bence gerçek metrobüs bu ama böyle isimlendirme yapılmış işte.
Eshot bu sene her şeyi otobüslerin yükünü azaltmak için yaptı. Buca ve Narlıdere metro ihaleleri, Konak ve Karşıyaka Tramway ihaleleri buna örnek gösterilebilir. 29 Haziran kararları(bundan sonra bu şekilde anılacaktır) öncesi bunu yapsalar insan sanki o kararlara ihtiyaç kalmayacakmış gibi düşünüyorum. Öte yandan yol genişletme ve düzenleme çalışmları da sürüyor. Otobüs kanadında elektrikli otobüs ihalesi de var(gelsin güzel olur dediğim bir proje). Eshot'un sitesinde haberler kısmından incelenebilir. Bunlara yine değineceğim.
Bu sene içerisinde Eshot hoşuma giden kararlar aldı ama bazılarını neden bu kadar geç aldı diye düşündüm. Bunun en büyük örneği hiç şüphesiz 304. Bu hat Konak Tünelleri açıldıktan çok sonra konuldu. Ekşi Sözlük'te İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkındaki yazıda bundan bahsettikten sonra konuldu hatta. Zaten sonra da eklendiğini belirtecek şekilde düzeltmiştim yazıyı. Bu kadar geç kalmamalıydı kesinlikle. O yazının linkini de aşağıya koyarım. İmar planlaması için de durum benzer. Şehir merkezinde Alsancak Gar civarında yol genişletme projesi var olması gibi. Ya da Fahrettin Altay-Üçkuyular'daki denize daha rahat ulaşım gibi güzel ve önemli projeler var. Yine Eshot'un sitesi bunları öğrenmemizi sağlıyor. 304'e yine ayrı olarak değineceğim.
Konak Tünelleri Bahribaba(ya da Konak diyelim)'da da imar değişikliklerine neden oldu. Eskiden karşıdan karşıya geçebilirken şimdi hala üst geçidin bitmesini(ki bayağı geç başladı) bekliyoruz(Erteleme sürecinde bayram nedeniyle Konak'a indiğim için açıldığını da görmüş oldum, Konak Pier'in oradaki köprüyü anımsatıyor bana bu arada). Onun dışında Karşıyaka araçlarının bulunduğu kısımda çimenlik alandan feragat edilerek daha fazla durağın oluşturulması sağlanmış. Çimenlik alan bence önemli ama yeni duraklar için de bu gerekliydi.
Bir de Eshot imar çalışmalarını kendi içinde dahi sürdürüyor. Adatepe'deki otobüs garajında alt kısımda belli çalışmalar varken, üst kısmında da düzenlemeler var. Barış Manço ormanının yukarısına bir şantiye alanı kurulmuş ve orası belli düzenlemeler yapılarak garjın eski sınırlarına bağlanmış. Kurutularak elde edilen yolda pek kayda değer bir şey yoktu(biraz toprak, biraz çimenlik) ama kurutulan ve şantiye kurulan alan gerçekten büyük. Hoşuma gitmedi nedense bu durum. Bu konuyla ilgili aldığım ve düzenlediğim ekran görüntüsünün linki en aşağıda.
Ayrıca sene içerisinde belli duraklara da yeni tabelalar eklendi. Ama üzerinde sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi yazdığı için ne işe yarayacağını anlamış değilim. Kaç durak kaldığı gösteren eski tabelalar hala duruyor ve çalışıyor. Belki ileride değişiklik yapılabilir(Yine gözlemlediğim süreçte şu an her yerde mi bilmiyorum ama hiç değilse belli yerlerde çalışıyor, o da metrodaki tabelaya benzemiş).
Tramway projeleri yukarıda bahsettiğim gibi. Proje olarak bunu ilk duyduğumda hala Karşıyaka'da oturuyordum. Yerel seçimler dönemiydi. O dönemler olsun istiyordum, aslında hala olsun istiyorum ama ne bileyim sahilden belli bir kısmın ayrılması sahilin yapısına, dokusuna etki eder mi diye düşünüyorum şu an. Hele Konak'ta Mustafa Kemalpaşa Sahil Bulvarı zaten dar, orada nasıl olacak bilmiyorum.
Ayrıca İzban Esbaş-Fuar İzmir arası 2.2 kilometrelik Monoray projesi de var. Monoray ne diye sorarsanız Eshot'un sitesindeki haberden tanımı aynen alıyorum.
"Kent içi ulaşım türlerinden biri olan monorayda vagonlar, mono yani tek bir ray üzerinde veya altında asılı şekilde hareket ederler. Toplu taşımacılıkta kullanılan ray sistemi, bir kolon üstüne oturtulan kirişler ve bu kirişlerin üzerinde bulunan raylar ile gidiş ve geliş aynı anda gerçekleştirilebilir. Bu sayede sefer sıklığı yolcu yoğunluğu dikkate alınarak işletilebilmekte ve sistemin verimliliği yolculuk talebine bağlı olarak arttırılabilmektedir."
Merak edenler için yine haberin linkini aşağıya koyarım(aşağısı linkten geçilmeyecek ama hepsini buraya alırsam burası karışacak). Konuya dönersem hoş bir proje, kullanım alanı dar ama o tip yerler için olan bir araç. Hele bir yapılsın sonra konuşmak daha doğru gibi.
Projeleri bir kenara bırakırsak, Bu sene gerek kendimin yaşadığı gerek İzmir'de yaşanan bazı sorunlar ve uygulanan çözümler de oldu. 304 bir çözüm örneği olarak gösterilirken Torbalı'da köylerden 90 dakikanın kaldırılması tam bir sorun örneği. 90 dakika geldiğinden bu yana herkes gerçekten memnun. Ama Torbalı'da(ki merkezde olmadığı için çift bilet basılıyor) bunun kaldırılması özellikle ulaşımı çok pahalı hale getiriyor. Son durumu bilmiyorum ama olmaması gereken bir şey kesinlikle.
Öte yandan 304 var. Kaç defa bahsettim farkındayım ama gerçekten kritik bir araç. Ben ilk Konak Tünelleri'ni kullanan bir araç düşündüğümde yolunu daha kısa hayal etmiştim ama herkesin faydalanması için yolun biraz daha uzamasında fayda var gibi. Her şey bir yana aracın güzergahını Hasanağa Bahçesi etrafında niye defalarca kez değişti hala anlayamadım. Ama sonuç olarak işe yarayan araç. Tünelin içinde yolculuk da garip. Gözlerim sürekli metrelere takılıyor.
Sene içinde öğrencilere yapılan bir güzellik de(Tınaztepedekiler için) 878'in kampüs içine girmesi. Tınaztepe'de inip 412'ye veya ring seferine yetişmeye çalışmak bazen eziyetli oluyor. Ayrıca okul çıkışı İzban'a gidecek adam için de bulunmaz bir velinimet. Ayrıca Tınaztepe'deki öğrencilerin yaz okulu için yaz aylarında da kalmasını istedikleri 290, 690 ve 390 için seferler yapılıyor. Geçen sene süreç sıkıntılıydı. İmza kampanyası başlatılmıştı hatta. Şu an yaz sistemine geçilmesine rağmen hala sistemde olması sevindirici.
Benim sene içerisinde karşılaştığım en büyük sorun ise ulaşım kartı ile ilgili oldu(İzmirim kart ismini kullanmamakta ısrarcıyım). Birçok kentkart bayisi kredi kartı ile yüklemeyi kabul etmiyor, kabul eden ise komisyon alıyor. Hadi onu da geçtim, internet üzerinden karta yükleme yapılmıyor. Nİye olmadığını hala anlamıyorum. İşin garibi Kentkart İzmir dışında internetten yüklemeyi yaparken(örneğin Kocaeli) İzmir'de bulunduğu sürede bunu yapmadı. Yolculara kolaylık sağlanması gerekirken bazen bu durum işi çıkmaza sürüyor. Bazı mesafeleri yürümek zorunda kalabiliyorsunuz.
Çözüm olarak nitelendirebileceğim bir başka şey Foça'ya vapur seferlerinin başlaması. Sadece haftasonu olacak olması kötü ama olamsı sevindirici. İleriki dönemde, Mordoğan, Güzelbahçe ve hatta Karaburun'a da başlayacakmış. Gümüldür tarafına olsa fena olmazmış hani. İzmir'de deniz otobüsü mantığı nüfusun yayılışı sebebiyle olmayacak ama bu hissi veriyor bu durum.
Sene içinde bir de Alsancak'taki otoparklar arası ilginç bir proje konuldu. Fiyatları düşünürülmesinin yanında dördü arasında ücretsiz ring seferi başladı. Otopark'a ilgil çekip yoldaki duran araç kalabalığını azaltmak için bu ilginç fikri eklemek istedim.
Son olarak Bisim'den bahsedeceğim. Proje güzel, her şey güzel ama bisiklet yolları bazı noktalarda seçilmiyor. O noktaların bir kısmında ihtiyaç yok ama sanki insanlar yollarını şaşırabilirmiş gibi hissediyorum.
Yazının bundan sonraki kısmı karşılaştığım garip şeyler, benim gözüme takılan ve bana ilginç gelen şeylerle ilgili olacak.
İlki kulağımın alışamadığı hiçbir zaman da alışamayacağı "Eshot'tayım" cümlesi oldu. Ben genelde otobüsteyim demeyi tercih ettiği için özellikle ilk duyduğumda garipsedim. Hatta Eshot ile geleceğim diyeni de duymuşluğum var. Bu da niye İzulaş'ı unuttuğumu gösteren başka bir neden galiba. Her şey bir yana Ankara'da olsak nasıl diye düşünüyorum(EGO'dayım). Dalga geçme amaçlı söylemiyorum hatta Eshot ile havalı duruyor da ne bileyim garipsedim işte.
İlk yazımda 970'in niye numarasının 490 olduğunu buna neden gerek olmadığını söylemiştim. Geçen seneki yazıda buna bir neden belirtmiştim. Bir diğer nedenini sene içinde Eshot'ta güzergahlara bakarken buldum. 900 ile başlayan otobüs numaraları şimdiki sistemde baykuş seferleri için kullanılıyor. Sanırsam onunla karışmasın diye değiştirilmiş. Doğrusu şimdi de Tınaztepe'ye giden ve üniversite için konulmuş araçlar benzer bir numarası var ama o da Tınaztepe'ye giden bir araç olduğu için garipsemiyorum. Onu da 90'a binenler düşünsün.
İzban'da bu sene en hoşuma giden şey aracı beklediğiniz sırada çalan blues/jazz müzikler(Daha doğrusu saksafon müzikleri). Kaç defa beklerken ses kaydını aldım çalan parçaların. İşin kötü yanı ise İzmir Metro'da olmaması. Sanırsam ikisi arasındaki tek farkın hat olmamasını istemişler. Doğrusu daha önce çalıyordu diye hatırlıyorum ama en son Hilal istasyonuna gittiğimde duymadım. Ama gerçekten güzel müzikler var. Bu arada İzmir Metro demişken, Hisarönü için şu durakta inin gibisinden bir anonsta yapılıyor. Ama hem öncesinde garip bir müzik çalıyor hem de uyarı İngilizce değil. Her şeyi İngilizce'ye çeviren hatta tekrar tekrar dinlediğinizde istemesenizde İngilizce duyuruları ezberlemenize neden olan İzban/İzmir Metro niye bunu çevirmemiş anlamadım.
Bayram nedeniyle yapılan düzenlemelerde ilginç bir şey dikkatimi çekti. Kabristan(niye böyle isim kullanıldığını hala bilmiyorum) araçları 1000 ile başlıyor. Normalde araçların üzerinde numara yok ve başlangıç durakları farklı ama sitede böyle bir şey ile karşılaşınca şaşırdım.
Bir diğeri ise Kartek 1 senedir İzmir'de ulaşım kartı ve otobüslerde yazılım altyapısını sağlıyor olsa da navigasyonlarının sesini sevemedim. Bazen eskisi gibi geliyor sesi şaşırıyorum ama hala ynı soğukluk. O ses özellikle Kentkart dönemindeki navigasyon ile karşılaştırıldığında sesi çok kaba duruyor. Aynı şey kart basıldığında çıkan ses içinde geçerli geçen seneki yazıda ilk halini anlatmıştım. Sanki bakiye yetersiz gibi hissettiriyordu. Şimdi daha iyi ama hala Kentkart değil. Kentkart sesini özledim doğrusu. Hatta geçenlerde internette arama yaptım. Tam ücret bastığımızda çıkan sesi buldum ama öğrenci olanını bulamadım. Ve dahası, bu yüzden mi bilmiyorum, o olaydan birkaç gün sonra rüyamda otobüse binip kentkart dönemi sistemi görüp sesini kaydediyorum telefona. Varın siz düşünün durumu. Kart basmaktan bahsetmişken şunu da ekleyeyim bazen araçlarda kartı bastığımızda kalan bakiyeyi gösteremiyor. Hala bunun olması garip.
Son olarak(eğer buraya kadar okuyabildiyseniz nihayet dediğiniz duyar gibi gibiyim) Karşıyaka İskele'deki otobüs duraklarında geçen Şubat ayı bir şey dikkatimi çekti. Duraktaki pano üzerinde bulunan harita, haritanın üzerinde ve altında bulunan araç numaralarından bahsediyorum. Hala değiştirilmemiş. Üzerinde eski araçların çoğunu bulabilirsiniz. Tek sorun yazıların çok eskimiş olması. Çoğu yağmur vs. yüzünden çamurlaşmış. Ama yine de çektim fotoğraflarını. Eshot eğer bu yazıyı görüyorsan o resimden bir kopya da bana gönderebilirsin.
Sonuç olarak Eshot hala geçiş sürecinde hala çok şey için çalışıyor ama hala yetersiz daha önceki yazılarda dediğim gibi bunun nedeni Eshot değil. Çarpık kentleşme sağ olsun birçok şeyi imkansız hale getiriyor. Ben hala Konak'tan Şirinyer'e geldiğimdene çok Şirinyer'den evime giderken çekiyorsam bu işte bayağı bir sorun vardır. O kadar şey yapıldı ama çok fazla bir şey değişmedi. Değişsin rahatlasın isterim bir vatandaş olarak ama durum bu.
Bir sene de böyle geçmiş Eshot kanadında. Kendi zırvalamalarımdan dolayı bayağı uzadı biliyorum. Sırf bu yüzden atıflarımı da açmadım. Uzun oluyor bu yazı her sene ama gelenekselleşti biraz da bu yazı. Bu kadar uzun yazmak benim için de iyi değil. O akdar saat sabit kalınca her yerimde ağrılar oluşuyor. Yazı konusuna dönersem, geçen sene önemli bir şey olmazsa yazmayacağım desem de o kadar önemli bir şey göremememe karşın yine kendimi burada buldum gördüğünüz gibi. Önümüzdeki sene için garanti veremiyorum. 1 sene az bir süre değil sonuçta. Her şey olabilir. Yazarsam şayet İzdeniz, İzmir Metro ve İzban'ı açıklar ve açarım herhalde. Unutmadan, eğer okuyabildiyseniz teşekkür ederim.
Linkler:
Eshot Garaj Düzenlemesi:
http://i.hizliresim.com/WYyJoq.png
İki katlı otobüs:
http://wowturkey.com/tr219/OMER_KAZIM_INCE_DSCF6343.jpg
Mavi otobüs(ve yine 29 Haziran 2014'te kaldırılan 330):
http://wowturkey.com/tr76/Mustafa_Noyan_Izmir_Volvo_05Jul17548.jpg
412 numaralı araç:
http://wowturkey.com/tr141/k_Cagdas_101_501_412_93sanos.jpg
Ege Üniversitesi'nde Kampüsün meşhur aracı 525(bayağı eski):
http://wowturkey.com/tr75/k_Sezcan_Camurdan_dscn31382hx.jpg
wowturkey forum konusu:
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=21146&start=0
Ekşi Sözlük'teki yazı:
https://eksisozluk.com/entry/55587352
Monoray haberi:
http://www.eshot.gov.tr/tr/Haberler/1399/91
AH ESHOT AH!!! (İlk yazı)
http://deliliktir.tumblr.com/post/90057363133/ah-eshot-ah
AH ESHOT AH!!! BÖLÜM 2
http://deliliktir.tumblr.com/post/122764966053/ah-eshot-ah-b%C3%B6l%C3%BCm-2
Bonus --> bu da favori aracım:
http://wowturkey.com/tr153/kiltaconur_Resim_338.jpg